5838 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 18 inci maddesiyle 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi Ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanuna geçici 2 nci madde eklenmiştir. Bu
maddede, "31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce
çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir." hükmüne yer
verilmiştir.
Sözü edilen Kanunla getirilen düzenlemeye yönelik olarak
mükelleflerin, geçici bir süre ile sınırlı olarak vade getirilmiş olan ileri
tarihli çeklerin artık senet olarak kabul edilerek Vergi Usul Kanununun reeskont
konusundaki düzenlemeleri karşısında reeskonta tabi tutulup tutulmayacağı
hususunda tereddüte düştükleri anlaşılmış olup, mükellefler açısından uygulama
birliğinin sağlanması için aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli
görülmüştür.
2- Vadeli Çeklerde Reeskont Uygulaması
Bilindiği üzere, Ticaret Hukukumuzda çek, keşidecinin
mevduatının bulunduğu bankaya, bu mevduattan belirli bir meblağı kendisinin
öngördüğü kişilere ödemesi için vermiş olduğu yetkiyi ortaya koyan bir kambiyo
senedidir. Bununla birlikte, çeki, diğer kambiyo senetlerinden ayıran en önemli
özellik, onun bir ödeme aracı olmasıdır. Çek, poliçe ve bono gibi kredi
fonksiyonuna sahip değildir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 692 ve devamı maddelerinde
düzenlenmiş olan çeklerin çek niteliğini haiz olabilmesi için;
1- Çek Kelimesini
2- Kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedelin ödenmesini
3- Ödeyecek kimsenin "muhatabın" ad ve soyadını,
4- Ödeme yerini,
5- Keşide "Düzenleme" gününü ve yerini,
6- Çeki çeken kimsenin (keşidecinin) imzasını
ihtiva etmesi zorunlu olup, sayılan unsurlardan bir veya
birkaçının bulunmaması o belgeyi çek olmaktan çıkaracaktır.
Görüleceği üzere, çekte bulunması gerekli unsurlardan olan
keşide günü (tarihi) çekin ödenmek üzere muhataba ibraz süresinin
belirlenmesinde önem taşımakta ve keşide tarihi çekin düzenlendiği andaki tarih
olarak kabul edilmektedir.
Asıl olarak Türk Ticaret Kanunun'da sayılan diğer kıymetlerden
farklı olarak çekte vade bulunmamaktadır. Zira anılan Kanunun 707 inci
maddesinin 1 inci fıkrasında çekin görüldüğünde ödeneceğine, buna aykırı
herhangi bir kaydın yazılmamış hükmünde olacağına ilişkin hüküm bulunmakta ve
ileri tarihli olarak düzenlenmiş bulunan çekler görüldüğünde ödenmek
durumundadır.
Çekleri diğer kambiyo senetlerinden olan bono ve poliçeden
ayıran en önemli özellik çekin ödeme aracı olması, bono ve poliçelerin sahip
olduğu kredi fonksiyonuna sahip olmamasıdır. Ancak uygulamada çekin senet gibi
kullanılıyor olması ona hukuken senet niteliği kazandırmaz. Çekin senet olarak
kabul edilebilmesi için Kanunen senet niteliklerine haiz olduğunun hükme
bağlanmış olması şarttır.
Öte yandan, 5838 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun 18 inci maddesiyle 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve
Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanuna eklenen geçici 2 nci maddesinde,
"31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek
için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir." hükmüne yer verilmiştir.
Söz konusu 18 inci maddenin gerekçesinde, bu maddenin belirli
bir süreyle çekin, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ödenmek için muhatap
bankaya ibrazı geçersiz kabul edilerek ekonomik sıkıntılarla çeklerin zamanında
ödenememesi sonucunda ticari hayatta karşılaşılan sorunlara ve mağduriyetlere
çözüm üretilmesi amacıyla yapıldığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla bu düzenleme
ile çeklerin bono ve poliçeler gibi vadeli senet haline getirilmesi
amaçlanmamıştır.
Görüldüğü üzere, getirilen yeni düzenlemedeki amaç, çeke vade
konulması ya da ileri tarihli çek düzenlemesinin sağlanması olmayıp, madde hükmü
ile belirlenen tarihe kadarki süreç zarfında, çeklerin kullanılmasıyla ilgili
olarak ticari hayatta karşılaşılan sorunların ve bu sebeple yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesidir.
Zira, Türk Ticaret Kanununun hükümleri gereğince çeke vade
konulması kabul edilmemiş, hatta çekte vade belirtilmiş olsa bile konulmamış
sayıldığına hükmolunmuştur.
Yeni getirilen düzenlemenin 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin
Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanunda yapılmış olması,
yeni getirilen düzenleme tarihine kadar zaten ileri tarihli çek keşide
edilmesinden ötürü, çek hamilleri ile keşideci arasında cereyan eden hukuki
sorunları bertaraf etme amacının bir göstergesi niteliğinde olup, ödenmesine
ilişkin ekonomik nedenlerle kısıtlayıcı bir düzenleme olarak görmek gerekir.
Yapılan düzenleme ile ileri tarihli çek keşidesinin yasal olarak ta mümkün
kılınmış olması, çekin "çek" olma niteliğine halel getirmemekte ve bir kredi
aracı değil, yine ödeme aracı olma niteliğini korumaktadır.
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 281 inci
maddesinde "Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi
sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak
faizleriyle birlikte dikkate alınır.
Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün
kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu
nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi
uygulanır.
Bankalar ve bankerler ile sigorta şirketleri alacaklarını ya
Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde
uyguladıkları faiz haddi ile değerleme günü kıymetine irca ederler." hükmü yer
almaktadır.
Anılan Kanunun 285 inci maddesinde de "Borçlar mukayyet
değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçlar
değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.
Vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar değerleme günü
kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde senette faiz nispeti açıklanmışsa bu
nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddinde bir
faiz uygulanır.
Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri borçlarını,
Cumhuriyet Merkez Bankasına resmi iskonto haddi veya muamelelerinde
uyguladıkları faiz haddiyle, değerleme günü kıymetine irca ederler.
Alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden
mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorundadırlar."
hükmü bulunmaktadır.
Buna göre, Vergi Usul Kanunu uyarınca vadesi gelmemiş olan
alacak ve borç senetlerinin reeskonta tabi tutulması gerekecektir. Ancak bir
ödeme aracı olarak kullanılan çeklerin vadeli düzenlenmiş olması adına çek
düzenlenen yükümlünün ancak değerleme gününde vadesi gelmemiş senede bağlı
alacak ve borçlar için uygulanması öngörülen Vergi Usul Kanununda yer alan
reeskont uygulamasından yararlanmasına imkan tanımamaktadır.
3-Sonuç
Uygulamada birliğin sağlanması amacıyla, yukarıda yapılan
açıklamalar doğrultusunda, 5838 sayılı Kanunla yapılan düzenlemenin amacının,
çeke vade konulması ya da ileri tarihli çek düzenlemesinin sağlanması olmayıp,
madde hükmü ile belirlenen tarihe kadarki süreç zarfında, çeklerin
kullanılmasıyla ilgili olarak ticari hayatta karşılaşılan sorunların ve bu
sebeple yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi ve sadece çekin tahsilinin
üzerindeki keşide tarihinden önce olamayacağına yönelik olmasıdır.
Bu nedenle, çekin ödeme aracı olmasından dolayı senet olarak
kabul edilmesi imkan dahilinde bulunmadığından 5838 sayılı Kanunun 18 inci
maddesiyle yapılan düzenlemeye uyan çeklere de reeskont uygulanması mümkün
değildir.
Duyurulur.