6/6/2008 tarihli ve mükerrer 26898 sayılı Resmî Gazetede 
yayımlanan 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı 
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla 6183 
sayılı Kanunda değişiklikler yapılmış ve Kanuna bazı maddeler eklenmiştir. 
 
Anılan Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan 
düzenlemelere ilişkin açıklamalar, Seri:A Sıra No:1 
Tahsilat Genel Tebliğinin ilgili bölümlerine işlenmek üzere aşağıda yapılmış, 
ayrıca anılan Tebliğin bazı bölümleri aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
I- Seri:A Sıra No:1 
Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım İkinci Bölümüne V. Alt Bölüm olarak “V. Amme Alacağı 
Ödenmeden Yapılmayacak İşlemler ile İşlem Yapanların Sorumlulukları” 
başlıklı 
aşağıdaki bölüm eklenmiş ve “V. 
İptal Davaları” başlığı “VI. İptal 
Davaları” olarak değiştirilmiştir. 
“V. Amme Alacağı 
Ödenmeden Yapılmayacak İşlemler ile İşlem Yapanların 
Sorumlulukları 
1. 6183 sayılı Kanuna 5766 sayılı Kanunun 2 
nci maddesi ile eklenen 22/A maddesinde “4/1/2002 tarihli 
ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumların bu Kanun kapsamında 
hak sahiplerine yapacakları ödemeler ile kanun, kararname ve diğer mevzuatla 
nakdi olarak sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle 
yapılacak ödemelerde ve 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli 
tarifelerde yer alan ticaret sicil harçlarından kayıt ve tescil harçları, noter 
harçlarından senet, mukavelename ve kağıtlardan alınan harçlar, tapu ve kadastro 
harçlarından tapu işlemlerine ilişkin alınan harçlar, gemi ve liman harçları ile 
diploma harçları hariç olmak üzere (8) sayılı tarifeye konu harçlar ve trafik 
harçlarına mevzu işlemler ile 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye 
Gelirleri Kanununda yer alan bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına 
mevzu işlemlerde; Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş 
borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması zorunluluğu getirmeye, bu kapsama 
girecek amme alacaklarını tür, tutar ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı 
ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen işlemlerde 
hangi hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını ve maddenin uygulamasına ilişkin 
usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı 
yetkilidir. 
Takibata selahiyetli tahsil dairesince, bu madde kapsamında getirilen 
zorunluluğa rağmen borcun olmadığına dair belgeyi aramaksızın işlem tesis eden 
kurum ve kuruluşlara iki bin Yeni Türk Lirası idari para cezası verilir. İdari 
para cezası, ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir. İdari 
para cezasına karşı tebliğ tarihini takip eden otuz gün içinde idare 
mahkemesinde dava açılabilir.” hükmü yer 
almaktadır. 
Madde hükmü; 
i) 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına 
giren kurumların bu Kanun kapsamında hak sahiplerine yapacakları ödemeler 
sırasında, 
ii) Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi 
olarak sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak 
ödemelerde, 
iii) 492 sayılı Harçlar Kanununa 
ekli; 
- (1) sayılı tarifenin “C) Ticaret sicil 
harçları”ndan sadece “I. Kayıt ve tescil harçları”na,  
- (2) sayılı tarifede yer alan Noter 
Harçlarından “I.1” ve “II.1” de yer alan senet, mukavelename ve kağıtlardan 
alınan harçlara,  
- (4) sayılı tarifede yer alan Tapu ve Kadastro 
işlemlerinden alınacak harçlardan         
“I-Tapu işlemleri”ne ilişkin alınan harçlara,  
- (7) sayılı tarifede yer alan Gemi ve Liman 
Harçlarına, 
- (8) sayılı tarifede yer alan İmtiyazname, Ruhsatname ve Diploma Harçlarından  “VII-Okul diplomaları”na ilişkin harçlar 
hariç tarifede düzenlenen diğer tüm harçlara, 
- (9) sayılı tarifede yer alan Trafik 
Harçlarına, 
 mevzu işlemler 
sırasında, 
iv) 2464 sayılı Belediye Gelirleri 
Kanununda yer alan bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına mevzu 
işlemler sırasında, 
Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerine 
vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması zorunluluğu 
getirmeye Maliye Bakanlığını yetkili kılmaktadır. 
2. 
Madde hükmünün Bakanlığımıza verdiği 
yetkiye istinaden; 
a) 1/8/2008 tarihinden itibaren uygulanmak 
üzere, 
i) 22.01.2002 tarihli ve 24648 sayılı Resmi Gazetede 
yayımlanan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına 
giren kurumların bu Kanun kapsamında hak sahiplerine yapacakları ödemeler 
sırasında,  
6/10/2008 tarihinden 
itibaren uygulanmak üzere, 
ii) Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi 
olarak sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle kurumların 
ilgililere yapacakları ödemeler sırasında, 
Hak sahiplerinin ve ilgililerin 
Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borçlarının bulunmadığına 
ilişkin vadesi geçmiş borç durumunu gösterir 
belge aranılması zorunluluğu getirilmiştir.  
Ancak, eğitim ve 
öğretime yönelik olarak öğrenim bursu ve öğrenimle ilgili diğer adlarla verilen 
Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak ödemelerde 
bu zorunluluk aranılmayacaktır. 
3. 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi 
ile madde kapsamına girecek amme 
alacaklarını tür, tutar ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen işlemlerde hangi 
hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili 
kılınmıştır. 
Maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden “vadesi 
geçmiş borç” olarak değerlendirilmek üzere madde kapsamına giren amme 
alacakları; 
i) Tür olarak; yıllık gelir, yıllık kurumlar, katma değer, özel 
tüketim, özel iletişim ve banka ve sigorta muameleleri vergileri, gelir ve 
kurumlar vergisine ilişkin tevkifatlar ve geçici 
vergiler ile bu vergi türlerine ait vergi ziyaı 
cezaları, gecikme zam ve faizleri,  
ii) Tutar olarak; kapsama giren 
amme alacaklarının toplam 1.000,- 
lirayı aşan tutarı, 
şeklinde belirlenmiştir. 
 
Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge arama zorunluluğu getirilen kurum ve kuruluşlarca 
yapılacak ödeme/işlemler sırasında, tahsil dairelerinin verdiği bilgiye 
istinaden kapsama giren alacak türlerinin toplam tutarının 1.000,- lirayı 
aşmaması halinde, borcun bulunmadığı kabul edilerek gerekli ödeme/işlemler 
yapılacaktır. 
Tahsil dairelerince vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge tanzimi sırasında borçlunun, belirlenmiş alacak 
türlerinden vadesi geldiği halde ödenmemiş bir borcu bulunup bulunmadığı 
araştırılacak ve vadesi geçtiği halde ödenmemiş borçlar, tür ve tutarları ile 
birlikte istenilen belgede gösterilecektir. 
Vadesi geçtiği halde ödenmemiş 
borç bulunmakla birlikte, yargı mercilerince amme alacağının takibinin 
durdurulmasına karar verilmesi veya takibin kanunen durdurulması gereken diğer 
hallerde kapsama giren tür ve tutarda borç bulunmasına rağmen vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge “ödeme/işlem yapılmasına muvafakat edildiğini” 
belirten bir ifadeyle tanzim edilerek borçluya 
verilecektir. 
Tecil edilmiş amme alacakları, 
tecil şartlarına uygun olarak ödendiği müddetçe vadesi geçmiş borç olarak 
dikkate alınmayacaktır. 
Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir 
belge talep eden borçlulara, yıllık gelir 
vergisi veya kurumlar vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi dairesince, 
gelir stopaj vergisi ile banka ve sigorta muameleleri vergisi açısından bağlı 
oldukları diğer vergi daireleri ile varsa kapsama giren vergi türleri açısından 
daha önce mükellefiyet kaydı bulunan diğer vergi dairelerinden temin edilen 
bilgiler de dikkate alınarak bu belge verilecektir. 
Bu tebliğ ile tür olarak 
belirlenen amme alacaklarından mükellefiyet kaydı bulunmayanlar herhangi bir 
vergi dairesinden söz konusu vergilerden mükellefiyet kayıtlarının olmadığına 
ilişkin belgeyi almaları halinde vadesi 
geçmiş borç durumunu gösterir belge aranılmaksızın gerekli ödeme/işlem 
yapılacaktır. 
Bu belgeler tanzim edildiği 
tarihten itibaren 15 gün süre ile geçerli kabul edilecektir. 
 
Gelir İdaresi Başkanlığınca söz 
konusu belgelerin elektronik ortamda verilmesi ve ilgili kamu kurum ve 
kuruluşlarınca elektronik ortamda verilen belgenin teyidinin elektronik ortamda 
yapılabilmesi halinde de aynı esaslar geçerli olacaktır. 
4. 
6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi 
uyarınca vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge aranılması zorunluluğu 
getirilen ödeme/işlemler ile ilgili olarak aşağıdaki 
açıklamaların dikkate alınması gerekmektedir. 
4.1. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına 
giren kurumların bu Kanun kapsamında hak sahiplerine yapacakları 
ödemeler: 
a) 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, bazı kamu 
idarelerinin her türlü kaynaktan karşılanan mal ve hizmet alımları ile yapım 
işleri ihalelerinde uygulanacak esas ve usulleri düzenleyen kanundur. 4734 sayılı Kanun kapsamında olan idareler Kanunun 2 
nci maddesinde 
aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.  
  
- 
Genel bütçe 
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli 
idareler, il özel idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı; döner sermayeli 
kuruluşlar, birlikler (meslekî kuruluş şeklinde faaliyet gösterenler ile 
bunların üst kuruluşları hariç) ve tüzel kişiler. 
- 
Kamu 
iktisadi kuruluşları ile iktisadi devlet teşekküllerinden oluşan kamu iktisadi 
teşebbüsleri. 
- 
Sosyal 
güvenlik kuruluşları, fonlar, özel kanunlarla kurulmuş ve kendilerine kamu 
görevi verilmiş tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar (meslekî kuruluşlar ve vakıf 
yüksek öğretim kurumları hariç) ile bağımsız bütçeli kuruluşlar. 
- 
Yukarıda 
belirtilenlerin doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları 
her çeşit kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketler. 
- 
Yapım 
ihalelerine münhasır olmak üzere, 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankalar. 
 
b) Kamu İhale Kanunu kapsamında 
ödeme yapacak olan ve (a) bölümünde belirtilen kurum ve kuruluşlar, hak 
sahiplerine ödeme yapmadan önce vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge 
arayacaklar, bu Tebliğ ile belirlenen tutarın üzerinde vadesi geçmiş borç 
bulunması halinde ödeme yapmayacaklardır. Ancak, borçlunun tahsil dairesine olan 
borçlarını ödemesi veya sair sebeplerle, ihale nedeniyle kendisine yapılması 
gereken ödemenin yapılmasını engelleyen durumun kalkması üzerine, yeni alacağı 
belgeye göre ihaleyi yapan kurum ve kuruluşların gerekli ödemeyi hak sahibine 
yapabilecekleri tabiidir.  
Hak sahiplerine, tahsil 
dairesince düzenlenen vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgelerde belirtilen 
borç tutarının üzerinde bir tutarda ödeme yapılması gereken hallerde, borçlunun 
da talebi alınmak suretiyle borç tutarı kadar kısım ilgili tahsil dairelerine 
bakiyesi de borçluya ödenebilecektir. Ayrıca, borç tutarının yapılacak ödemeden 
yüksek veya buna eşit olduğu durumlarda da borçlunun talebi üzerine ödenecek 
tutar ilgili tahsil dairesine aktarılabilecektir. 
Borçlunun talebi üzerine kesinti 
yapan kurum;  
- 
Genel bütçeli 
idare ise muhasebe işlem fişinin düzenlendiği tarihte,  
- 
Genel bütçe 
dışında bir idare ise kesilen tutarın tahsil dairesi hesaplarına yatırıldığı 
tarihte,  
ödeme yapılmış sayılacağından, ödeme 
tarihine kadar geçen süre için amme alacağına 6183 sayılı Kanunun 51 inci 
maddesine göre gecikme zammı hesaplanacaktır. 
4.2. Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak sağlanan 
Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle kurumların ilgililere 
yapacakları ödemeler:  
6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi 
uyarınca, kaynağına bakılmaksızın Kanun, kararname ve diğer mevzuatla 
düzenlenmiş olan ve sadece nakdi olarak ödenen Devlet yardımları, teşvikler ve 
destekleri ödeyecek olan kurum ve kuruluşlarca bu ödemeler yapılmadan önce 
ilgililerden vadesi geçmiş borç durumunu 
gösterir belge aranılacak ve bu Tebliğ ile belirlenen tutarın üzerinde vadesi 
geçmiş borç bulunması halinde ödeme yapılmayacaktır. Ancak, borçlunun tahsil dairesine 
olan borçlarını ödemesi veya sair sebeplerle, mevzuat gereğince kendisine 
yapılması gereken ödemenin yapılmasını engelleyen durumun kalkması üzerine, yeni 
alacağı belgeye göre ilgili kurum ve kuruluşların gerekli ödemeyi hak sahibine 
yapabilecekleri tabiidir.  
Madde kapsamında zorunluluk 
getirilen bu tür ödemeleri bankalar aracılığı ile yapan kurumlar, bu tutarları 
ilgilisine ödenmek üzere bankaya göndermeden önce yukarıdaki belgeyi 
arayacaklardır.  
İlgililere, tahsil dairesince 
düzenlenen vadesi geçmiş borç durumunu 
gösterir belgede belirtilen borç tutarının 
üzerinde ödeme yapılması gereken hallerde, borçlunun da talebi alınmak suretiyle 
borç tutarı kadar kısım ilgili tahsil dairelerine, bakiyesi de borçluya 
ödenebilecektir. Ayrıca, borç tutarının yapılacak ödemeden yüksek veya buna eşit 
olduğu durumlarda da borçlunun talebi üzerine ödenecek tutar ilgili tahsil 
dairesine aktarılabilecektir. 
Borçlunun talebi üzerine kesinti 
yapan kurum;  
- 
Genel bütçe 
kapsamında bir kamu idaresi ise muhasebe işlem fişinin düzenlendiği tarihte, 
 
- 
Genel bütçe 
kapsamı dışında bir idare ise kesilen tutarın tahsil dairesi hesaplarına 
yatırıldığı tarihte,  
ödeme yapılmış sayılacağından, ödeme 
tarihine kadar geçen süre için amme alacağına 6183 sayılı Kanunun 51 inci 
maddesine göre gecikme zammı hesaplanacaktır. 
5. Vadesi geçmiş borç durumunu 
gösterir belgeyi aramadan bu Tebliğ ile zorunluluk getirilen ödeme/işlemleri 
yapan kurum ve kuruluşlara, borçlunun bağlı bulunduğu takibe selahiyetli tahsil dairesince, iki bin lira idari para 
cezası tatbik edilecektir. Bu madde hükmüne göre verilen idari para 
cezasının, 
ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekmektedir. 
 
İdari para cezasına karşı tebliğ 
tarihini takip eden otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılması mümkündür. 
 
Bu idari para cezaları hakkında 
5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanacaktır.” 
II - Seri:A Sıra No:1 
Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan “VI. Limited 
Şirketlerin Amme Borçları” başlıklı alt bölümü başlığıyla birlikte aşağıdaki 
şekilde değiştirilmiştir. 
“VII. Limited 
Şirketlerin Amme Borçları 
1. 6183 sayılı Kanunun 4369 sayılı Kanunla 
değişik 35 inci maddesi 5766 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere göre “Limited şirket 
ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil 
edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan 
doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi 
tutulurlar. 
Ortağın şirketteki sermaye payını 
devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme 
alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. 
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi 
gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu 
şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” şeklini almıştır.  
2. Maddenin birinci fıkrası hükmüne göre, 
limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen 
tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye 
hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu tutulacaklardır. 
Limited şirket borçlarından sorumlu olan gerçek 
veya tüzel kişi ortaklar, 6183 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca amme 
borçlusu olup, bu Kanun hükümlerine göre takip 
edilecektir. 
3. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 503 ve 
müteakip maddelerinde limited şirketlerin kuruluşu 
düzenlenmiş, Kanunun 511 inci maddesinde tescil ve ilan edilecek hususlar 
arasında; ortakların kimliği ve koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları yer 
almış, 515 inci maddesinde şirket esas mukavelesinde yapılan her değişikliğin 
ilk mukavelede olduğu gibi tescil ve ilan edileceği, 519 uncu maddesinde de pay 
defterinin tutulacağı, bu deftere; ortakların ad ve soyadlarının, pay 
miktarlarının, vukuu bulan ödemelerin, payların devir ve intikali ve bu 
hususlarla ilgili değişikliklerin kaydedileceği hükme bağlanmıştır. 
 
Aynı Kanunun 520 nci maddesi hükmüne göre de ortaklık payının devri; tescil 
ve ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, ortakların devir işlemine 
muvafakatı ve devrin pay defterine işlenmesi ile hüküm 
ifade etmektedir.  
Bu hükümlerin birlikte incelenmesinden de 
görüleceği gibi, limited şirket ortaklarının kimliği 
ve şirketteki sermaye hisselerine ilişkin bilgiler; şirketin Türkiye Ticaret 
Sicil Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmesinde, bu sözleşmede yapılan 
değişikliklerde, pay devrinin tescil ve ilan edilmemiş olduğu hallerde ise pay 
defterinde yer almaktadır. 
4. 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi 
uyarınca limited şirket ortakları hakkında takibe 
geçilebilmesi için, Kanunun 54 ve müteakip maddelerine göre şirket hakkında 
yapılan takip muameleleri sonucunda amme alacağının şirketten tamamen veya 
kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması 
gerekmektedir.  
5766 sayılı Kanunla 6183 sayılı Kanunun 3 
üncü maddesinde yapılan değişiklikle; 
-Tahsil 
edilemeyen amme alacağı terimi; “Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre 
yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal 
varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine 
rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil 
edilemeyen amme alacaklarını,” 
-Tahsil 
edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi; “Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu 
Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının 
veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının 
iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil 
dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme 
borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme 
alacaklarını,” 
şeklinde tanımlanmıştır. 
Bu düzenleme çerçevesinde limited şirket ortaklarının sorumluluğuna başvurulmadan önce 
alacaklı tahsil dairelerince Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan tanımlardaki 
hususlar dikkate alınmak suretiyle yapılacak işlemlere dayanılarak amme 
alacağının şirketten tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması 
gerekmektedir.  
5. Kanunun 35 inci maddesinin ikinci fıkrası 
gereğince, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden 
ve devralan şahıslar devir öncesine ait olan ve devir tarihi itibarıyla 
ödenmemiş bulunan amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre 
müteselsilen sorumlu tutulacaktır. 
Buna göre, şirket ortağının payını devretmesi halinde, 
devreden ve devralan şahıslar, şirketin devir tarihi itibarıyla vadesi geldiği 
halde ödenmemiş borçlarından, Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrası 
uyarınca sermaye hisseleri oranında sorumlu olacaklardır. Ancak bu sorumluluğa 
başvurulabilmesi için amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil 
edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması 
gerekmektedir. 
6. Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası 
gereğince, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay 
sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının 
ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen 
sorumlu tutulacaktır. 
Buna göre, şirketten tamamen veya kısmen tahsil 
edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve 
ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin şirket ortağı olması halinde, söz 
konusu kişilerin bu amme alacağından müteselsilen 
sorumlu tutularak, Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sermaye 
hisseleri oranında takip edilmesi gerekmektedir.  
7. Kanunun 35 inci maddesinde yapılan 
değişiklikler ve bu bölümde yapılan açıklamalar çerçevesinde limited şirket ortakları hakkında yapılacak takipte 
aşağıdaki hususlara dikkat edilecektir. 
- 
Öncelikle şirketten 
tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme 
alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda şirket ortaklarının kimler 
olduğu ve bu ortakların sermaye hisseleri; şirket ana sözleşmesi, ana sözleşme 
değişikliği veya pay defterindeki kayıtlardan tespit edilecektir. 
 
- Her bir ortağın sermaye hissesine göre takip 
konusu olan amme alacağından sorumlu olduğu tutar belirlenecektir. 
 
- Şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil 
edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının ödenmesinden sermaye hissesi oranında 
sorumlu tutulması gereken ortağın, hissesini devredip devretmediği 
araştırılacak, hisse devrinin söz konusu olduğu hallerde, devralan şahsın devir 
tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş şirket borçlarından sorumlu 
tutulacağı tutar tespit edilecektir. 
- 
Ortaklar hakkında takip 
muamelesine 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre tanzim edilecek ödeme 
emrinin tebliği suretiyle başlanılacaktır.  
8. 6762 sayılı Kanunun 540 ıncı maddesinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortakların 
hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve 
mecbur oldukları hükme bağlanmıştır. Böyle bir durumda ortaklar hakkında 6183 
sayılı Kanun uyarınca yapılacak takip; 35 inci madde hükümlerine göre sermaye 
hisseleri oranında olmayacaktır. Ortakların hepsi kanuni temsilci sıfatına haiz 
olacaklarından, haklarındaki takip 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci 
maddesine göre, amme alacağının tamamından müşterek ve müteselsil sorumluluk 
esasına göre yürütülecektir.  
9. 6183 sayılı Kanunun “Amme alacaklarının 
korunması” başlıklı ikinci bölümünde yer alan teminat isteme, ihtiyati haciz, 
ihtiyati tahakkuk ve diğer koruma hükümleri, yeterli şartların varlığı halinde 
bu tebliğdeki düzenlemeler dikkate alınarak amme borçlusu sayılan ortak hakkında 
da uygulanacaktır. 
10. 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde 
4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklik 29.07.1998 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 
Bu itibarla, 29.07.1998 tarihi ve bu tarihten sonraki dönemlere ait olan amme 
alacakları, limited şirketten tahsil imkanı bulunmaması halinde yukarıda belirtilen esaslar 
çerçevesinde ortaklardan takip ve tahsil edilecektir. Bu tarihten önceki 
dönemlere ait amme alacakları ise ortaklardan kanun değişikliği öncesi hükümlere 
göre takip ve tahsil edilecektir. 
11. 
6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde 
5766 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerin usul hükümlerine yönelik olması ve 
5766 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi hükmü gereğince 5766 sayılı Kanunun 
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları için 
de uygulanacaktır.” 
III - Seri:A Sıra No:1 
Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan “VII. Kanuni 
Temsilcilerin Sorumluluğu” başlıklı alt bölümün; 
 
a) Başlığı “VIII. Kanuni 
Temsilcilerin Sorumluluğu” şeklinde 
değiştirilmiştir. 
b) (6) numaralı bölümü aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
“6. 5766 sayılı 
Kanunun 4 üncü maddesiyle 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine “Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi 
gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı 
şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.” hükmü 
eklenmiştir. 
Bu hükme göre, tüzel kişilerle 
küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan 
teşekküllerin mal varlığından 
tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan 
amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin kanuni 
temsilci veya teşekkülü idare edenler olması halinde söz konusu kişiler, amme 
alacağından müteselsilen sorumlu tutularak, Kanunun 
mükerrer 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca takip 
edilecektir.” 
c) (7) numaralı bölümün sonuna aşağıdaki 
paragraflar eklenmiştir. 
“5766 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile 6183 sayılı 
Kanunun 3 üncü maddesine eklenen “tahsil edilemeyen amme alacağı” 
terimi ile “tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı” terimlerine ilişkin 
açıklamalar Tebliğin Birinci Kısım, İkinci Bölüm VII. Limited Şirketlerin Amme Borçları başlıklı alt bölümünün (4) 
numaralı bölümünde yer almaktadır. 
Amme borçlusu nezdinde sürdürülen takip 
işlemleri sonucunda tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil 
edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan 
tanımlardaki hususlar dikkate alınmak suretiyle yapılacak işlemlere dayanılarak 
tespit edilecek ve maddede belirtilen hallerden herhangi birinin varlığı halinde 
kanuni temsilciler hakkında takip yapılabilmesi için yeterli şartların oluştuğu 
kabul edilerek, takip işlemlerine kanuni temsilciler adına 6183 sayılı Kanunun 
55 inci maddesine göre düzenlenecek ödeme emri tebliği suretiyle 
başlanılacaktır.  
Amme borçlusunun birden fazla kanuni temsilcisi bulunduğu 
takdirde, ilgili kanunlara göre kanuni temsilcilerin sorumluluk şekline 
bakılacak ve müşterek ve müteselsil sorumlu olanlar hakkında tahsil edilemeyen 
veya edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının tamamı için her birine ayrı ayrı ödeme emri düzenlenmek suretiyle takibe 
geçilecektir.” 
d) 
(8) numaralı bölümü aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
“8. 5766 
sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine 
“Kanuni 
temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan 
hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.” hükmü eklenmiştir. 
Bu hükme göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu 
maddesinde, kanuni temsilcilerin sorumluluklarına ilişkin hükümlerin düzenlenmiş 
olması, Vergi Usul Kanunu kapsamındaki amme alacaklarının takibinin 6183 sayılı 
Kanunun mükerrer 35 inci maddesine göre yapılmasına engel teşkil etmeyecektir. 
Dolayısıyla Vergi Usul Kanunu kapsamına giren amme alacakları dahil olmak üzere tüm amme alacakları için mükerrer 35 inci 
madde uyarınca takip yapılması mümkün bulunmaktadır.” 
e) (10) 
numaralı bölümünden sonra gelmek üzere aşağıdaki (11) numaralı bölüm 
eklenmiştir. 
“11. 
6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 nci maddesinde 5766 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerin 
usul hükümlerine yönelik olması ve 5766 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi 
hükmü gereğince 5766 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil 
edilmemiş bulunan amme alacakları için de uygulanacaktır.” 
IV - Seri:A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin 
Birinci Kısım İkinci Bölümünün “VIII- Yurt 
Dışına Çıkış Yasağı” başlıklı alt bölümü başlığıyla 
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 
“IX. Yurt Dışı 
Çıkış Tahdidi 
1. 5766 sayılı 
Kanunun 5 inci maddesiyle 6183 sayılı Kanuna eklenen “Yurt dışı çıkış tahdidi” 
başlıklı 36/A maddesinde “Devlete ait 
olup 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamına giren 
amme alacakları ile bunlara ait zam ve cezalarını ödeme emrinin tebliğ tarihini 
takip eden yedi gün içerisinde ödemeyen ya da bu Kanun hükümleri uyarınca 
hakkında bu alacaklar nedeniyle ihtiyati haciz kararı alınan amme borçlusunun 
yurt dışına çıkışı, alacaklı tahsil dairesinin talebi halinde ilgili makamlarca 
engellenir. 
Yurt dışı çıkış 
tahdidi, yüzbin Yeni Türk Lirası ve üzerinde olan 
teminat altına alınmamış amme alacağı için uygulanır. Bakanlar Kurulu, bu tutarı 
on katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye ve yeniden kanuni tutarına 
getirmeye yetkilidir. 
Amme alacağına 
karşılık teminat alınması, alacağın tecil edilmesi, borçlunun aciz halinin 
tespit edilmesi, yargı mercilerince amme alacağının takibinin durdurulmasına 
karar verilmesi veya takibin kanunen durdurulması gereken diğer hallerde yurt 
dışı çıkış tahdidi, alacaklı tahsil dairesinin talebi üzerine ilgili makamlarca 
kaldırılır. 
Amme borçlusu 
hakkında uygulanan yurt dışı çıkış tahdidi, hastalık, iş bağlantısı gibi 
hallerde alacaklı tahsil dairesinin uygun görmesi ve bildirimi üzerine ilgili 
makamlar tarafından kaldırılır. Bu fıkraya göre yurt dışı çıkış tahdidinin 
kaldırılmış olması yeniden tatbikine mani değildir. 
Amme 
borçlusuyla birlikte amme alacağının ödenmesinden sorumlu olan ve bu Kanuna göre 
amme borçlusu sayılan kişiler hakkında da bu maddede yer alan esaslara göre yurt 
dışı çıkış tahdidi uygulanır. 
Bu maddenin 
uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı 
yetkilidir.” hükmü yer 
almaktadır. 
Bu hükümle, yurt dışı çıkış tahdidi uygulaması amme 
alacaklarının tahsil güvenliğini sağlamak üzere 6183 sayılı Kanunun amme 
alacaklarının korunması ile ilgili hükümleri içerisinde yeni bir müessese olarak 
düzenlenmiştir. 
2. 
Yurt dışı çıkış tahdidi, Devlete ait 
olup, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamına giren 
amme alacakları ile bu alacaklara ilişkin zam ve cezalar için 
uygulanabilecektir.  
 
Dolayısıyla, Devlete ait olmakla birlikte anılan kanunlar 
kapsamında olmayan amme alacakları ile il özel idareleri ve belediyelere ait 
amme alacakları için yurt dışı çıkış tahdidi uygulanmayacaktır. 
 
3. 
Yurt dışı çıkış tahdidi, 6183 sayılı 
Kanunun 36/A maddesi kapsamında borçları bulunan ve Kanunun 3 üncü maddesinde 
sayılan borçluların uyruğuna bakılmaksızın gerçek kişiler hakkında 
uygulanacaktır. 
 
Anılan maddede 
“Amme borçlusuyla birlikte amme alacağının ödenmesinden sorumlu olan ve bu 
Kanuna göre amme borçlusu sayılan kişiler hakkında da bu maddede yer alan 
esaslara göre yurt dışı çıkış tahdidi uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.  
Bu hükme göre, tüzel kişilerin borçları nedeniyle bu 
kişilikleri temsile yetkili bulunan kişilere kanuni temsilci sıfatlarıyla takibe 
başlanılmak üzere ödeme emri tebliğ edilmeden önce yurt dışı çıkış tahdidi 
tatbik edilmeyecektir. 
 
Öte yandan, amme borçlusundan aranılan alacağın 
ödenmesinden sorumlu olan diğer amme borçluları hakkında da yurt dışı çıkış 
tahdidi ödeme emri tebliği esasına bağlı olarak tatbik edilebilecektir. 
 
4. 
Amme borçlusu hakkında yurt dışı çıkış 
tahdidi uygulanabilmesi için, ödeme emri tebliğ tarihini takip eden 7 gün 
içerisinde amme alacaklarının ödenmemiş olması gerekmektedir. Dolayısıyla 
vadesinde ödenmemiş amme alacağı için borçluya ödeme emri tebliğ edilmeden yurt 
dışı çıkış tahdidi tatbik edilmeyecektir.  
5. 6183 sayılı 
Kanun hükümleri uyarınca hakkında ihtiyati haciz kararı alınmış olanlar hakkında 
da yurtdışı çıkış tahdidi uygulanacaktır. Kanuni temsilci, ortak gibi amme 
borçlusuyla birlikte amme alacağının ödenmesinden sorumlu olan şahıslar hakkında 
da ihtiyati haciz kararı alınmış ise bu kişiler hakkında ödeme emri tebliğ 
edilip edilmediğine bakılmaksızın yurt dışı çıkış tahdidi 
uygulanabilecektir. 
6. 
Amme borçlusu hakkında yurt dışı çıkış 
tahdidi, Kanunda belirtilen ve teminat altına alınamamış 100.000,- lira ve 
üzerinde borç bulunması halinde uygulanacaktır. Dolayısıyla, Kanunun 10 uncu 
maddesine göre borca karşılık teminat alınmışsa, yurt dışı çıkış tahdidinin 
teminatsız kalan amme alacağı tutarı dikkate alınarak uygulanması 
gerekmektedir. 
Borcun Kanunen belirlenen tutarın altında olması halinde 
yurt dışı çıkış tahdidi uygulanmayacak; tahdidin tatbikinden sonra bu tutarın 
altına inmesi halinde ise yurt dışı çıkış tahdidi derhal kaldırılacaktır. 
 
7. 
Amme borçlusu hakkında uygulanan yurt 
dışı çıkış tahdidi; 
- Borcun ödenmesi, 
- Amme alacağına karşılık teminat 
alınması, 
- 
Alacağın tecil 
edilmesi, 
- Borçlunun aciz halinin tespit edilmesi,  
- 
Yargı mercilerince amme 
alacağının takibinin durdurulmasına karar verilmesi, 
- 
Takibin kanunen 
durdurulması gereken diğer hallerin bulunması,  
durumlarında alacaklı tahsil dairesinin talebi üzerine 
ilgili makamlarca kaldırılacaktır. 
Yurt dışı çıkış tahdidinin kaldırılmasını gerektiren bu 
haller Kanun hükmünde açık olarak belirtilmiş olup, söz konusu hallerin varlığı 
halinde borçlu hakkında yurt dışı çıkış tahdidi konulmayacak daha önce konulmuş 
tahditler de bu hallerin oluşması üzerine derhal 
kaldırılacaktır. 
Bu itibarla, 
tutarına bakılmaksızın 6183 sayılı Kanunun 75 inci maddesi uyarınca aciz 
halinde olduğu tespit edilen borçlulardan aranılan ve aciz fişine bağlanan amme 
alacakları için yurt dışı çıkış tahdidi uygulanmayacaktır. Bunun yanı sıra, 
haklarında iflas kararı bulunan borçlular için de yurt dışı çıkış tahdidi 
uygulanmayacaktır.  
Ancak, haklarında iflas kararı veya iflas erteleme kararı 
bulunan tüzel kişilerin borçlarından sorumlu olan kişiler hakkında şahsi iflas 
kararları olmadığı müddetçe söz konusu borçlar nedeniyle bu kişiler hakkında 
yurt dışı çıkış tahdidi uygulanacağı tabiidir. 
8. Kanunun 36/A 
maddesinin dördüncü fıkrasında “Amme 
borçlusu hakkında uygulanan yurt dışı çıkış tahdidi, hastalık, iş bağlantısı 
gibi hallerde alacaklı tahsil dairesinin uygun görmesi ve bildirimi üzerine 
ilgili makamlar tarafından kaldırılır. Bu fıkraya göre yurt dışı çıkış 
tahdidinin kaldırılmış olması yeniden tatbikine mani değildir.” hükmü yer 
almaktadır. 
Bu hükme göre, yurt dışı çıkış tahdidine muhatap olan 
borçluların hastalık, iş bağlantısı ve benzeri zaruri nedenlerden dolayı tahsil 
dairelerine yapacakları müracaat üzerine durumları tahsil dairesince 
değerlendirilecek ve borçluların karşılaştıkları olumsuz sonuçlarının önlenmesi 
açısından uygun görülmesi halinde tatbik edilen tahditler kaldırılabilecektir. 
Bu durumda olan borçluların talepleri, tahsil dairesi 
yöneticisi başkanlığında (vergi dairesi yetkisini haiz olarak kurulan ve 
faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında vergi dairesi başkanı, yetki 
devri halinde ilgili grup müdürü/müdür, vergi dairesi müdürlüklerinde vergi 
dairesi müdürleri, malmüdürlüklerinde malmüdürleri) ilgili bölüm (vergilendirme 
ve tahsilat/kovuşturma) yöneticileriyle birlikte 
değerlendirilecektir. 
Bu değerlendirmede, borçlunun öteden beri borç ödeme 
konusunda iyi niyetli olup olmadığı hususu da dikkate 
alınarak, 
- Yurt dışı çıkış tahdidi uygulamasının, borçlunun ileride 
doğabilecek borç ödeme kabiliyetini olumsuz etkileyebileceği veya tedavi 
olanaklarını kaybetmesine neden olabileceği, 
- Yurt dışına çıkışın amme alacağının takip ve tahsilini 
olumsuz etkilemeyeceği,  
kanaatine varılması halinde, borca yetecek tutarda teminat 
gösterilmese dahi borçluların içinde bulundukları bu tür durumlar nedeniyle yurt 
dışına çıkışlarına izin verilebilecektir.  
Bu şekilde yurt dışı çıkış tahdidinin kaldırılmış olması 
yeniden tatbikine engel teşkil etmemektedir. 
Yurt dışı çıkış tahdidinin, tüzel kişilikten tahsil 
edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme borçlarından dolayı sorumlu 
tutulan birden fazla kanuni temsilcisi hakkında uygulanmış olması halinde, 
tahdidin kaldırılması için yukarıda belirtilen gerekçelerle yapılacak taleplerin 
de aynı şekilde değerlendirilmesi, ancak en az bir kanuni temsilci hakkında bu 
tahdidin devam ettirilmesi gerekmektedir.  
Ancak, tüzel kişiliğin kanuni temsil yetkisinin bir 
kişiye verilmiş olması halinde, söz konusu kişi hakkında tahdidin kaldırılmasına 
yönelik talebin de yukarıda yapılan açıklamalara göre değerlendirilmesi ve uygun 
görülmesi halinde tahdidin kaldırılması icap etmektedir. 
9. 
Tahsil daireleri yurt dışı çıkış tahdidi 
uygulanacak borçluları Emniyet Makamlarına bildirmesi üzerine bu makamlar 
tarafından tahdit uygulanacaktır. Emniyet Makamlarına 
yapılacak bildirimlerde; borçlunun adı soyadı, T.C. kimlik numarası/vergi kimlik 
numarası, doğum yeri ve tarihi, ana ve baba adı, nüfusa kayıtlı olduğu yer, iş 
ve ikametgah adresleri, borcun tutarı, yılı, türü ve 
vadesinin eksiksiz olarak yer alması zorunludur.  
10. Tahsil 
dairelerince, yurt dışı çıkış tahdidi konulmak üzere Emniyet Makamlarına 
isimleri bildirilen kişilere durum ayrıca bir yazı ile derhal bildirilecektir. 
Bu yazıda; borcun mahiyeti, yılı, tutarı, vadesi ve ne şekilde tasfiye 
olunabileceği, yurt dışı çıkış tahdidinin kaldırılabilmesi için ne gibi işlemler 
yapılması gerektiği açıkça belirtilmek suretiyle borçluların bu konuda 
bilgilendirilmeleri sağlanacaktır.  
11. Hakkında yurt 
dışı çıkış tahdidi konulan şahısların durumları tahsil dairelerince dikkatle 
izlenecek, bu tahdidin konulmasına neden olan borcun ödenmesi, terkini, teminata 
bağlanması gibi tahdidin konulma gerekçesini ortadan kaldıran durumlarda, 
keyfiyet derhal ilgili Emniyet Makamlarına bildirilmek suretiyle mükelleflerin 
oluşabilecek mağduriyetlerinin önlenmesi temin 
edilecektir.” 
V - 
Seri:A Sıra 
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci 
Kısım Üçüncü Bölüm “II. Ödeme Şekli” başlıklı alt bölümün (2) numaralı bölümü 
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 
2. Yukarıda yer 
verilen hükümlerin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden; borçlusu, türü 
ve uygulamanın başlangıç tarihi aşağıdaki tabloda yer alan amme alacaklarının 
yine aynı tabloda yer alan tarihlerden itibaren vergi dairesi veznelerine nakden 
veya çekle ödenmesi yerine tahsilata yetkili kılınan 
bankalara ödenmesi mecburiyeti getirilmiştir.  
Dolayısıyla, bankalara ödenmesi mecburiyeti getirilen amme alacakları, bu 
mecburiyetin getirildiği tarihten sonra vergi dairesi veznelerince nakden veya 
çekle tahsil edilmeyecektir.  
  
| 
  No  | 
   
Amme Borçlusu  | 
   
Amme Alacağının Türü  | 
 Uygulamanın Başlangıç 
Tarihi  |  
| 
 1.  | 
 Kurumlar vergisi mükellefi  | 
 Kanuni süresinde beyan edilen kurumlar 
vergisi  | 
 01.01.2008  |  
| 
 2.  | 
 Kurumlar vergisi mükellefi  | 
 Kanuni süresinde beyan edilen kurumlar vergisine mahsuben 
ödenecek geçici vergi  | 
 01.01.2008  |  
| 
 3.  | 
 Kurumlar vergisi mükellefi  | 
 Kanuni süresinde beyan edilen (sorumlu sıfatıyla beyan 
edilenler dahil) katma değer 
vergisi  | 
 01.01.2009  |  
| 
 4.  | 
 Kurumlar vergisi mükellefi  | 
 Kanuni süresinde beyan edilen kurum stopaj vergisi 
  | 
 01.01.2009  |  
| 
 5.  | 
 Kurumlar vergisi mükellefi  | 
 Kanuni süresinde beyan edilen gelir stopaj 
vergisi  | 
 01.01.2009  |    
  
VI - 
Seri:A Sıra 
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” alt başlıklı bölümünün (1) numaralı bölümü aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
“1. 5766 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde 01.07.2008 tarihinden geçerli olmak 
üzere yapılan değişiklik uyarınca, amme alacağının vadesinde ödenmesi, haciz 
uygulanması veya haczedilen malın paraya çevrilmesi hallerinin, amme borçlusunu 
çok zor duruma düşüreceğinin anlaşıldığı durumlarda, Kanunun ve alacaklı amme 
idarelerinin öngördüğü şartlarla, amme alacağının 36 ayı geçmemek üzere tecil 
edilerek taksite bağlanabileceği hükmü yer almaktadır.”  
VII - 
Seri:A Sıra 
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I.Tecil” alt başlıklı bölümünün (4) numaralı bölümü aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
“4. Borçludan 
teminat alınması Kanunda sayılan tecil şartları arasındadır. Teminatın 
alınmasında öncelikle 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesindeki maddi teminatın 
aranması, borçlu maddi teminat gösteremediği takdirde 11 inci maddeye göre şahsi 
kefaletin, tahsil dairesince uygun görülmesi şartıyla, teminat olarak kabulü 
mümkündür. 
a) 6183 sayılı 
Kanunun 48 inci maddesine 01.07.2008 tarihinden geçerli olmak üzere 5766 sayılı 
Kanunla eklenen ikinci fıkrada “Şu kadar 
ki, amme borçlusunun alacaklı tahsil daireleri itibarıyla tecil edilen 
borçlarının toplamı ellibin Yeni Türk Lirasını (bu 
tutar dahil) aşmadığı takdirde teminat şartı aranılmaz. 
Bu tutarın üzerindeki amme alacaklarının tecilinde, gösterilmesi zorunlu teminat 
tutarı ellibin Yeni Türk Lirasını aşan kısmın 
yarısıdır. Bakanlar Kurulu; bu tutarı on katına kadar artırmaya, yarısına kadar 
indirmeye, yeniden kanuni tutarına getirmeye ve alacaklı amme idareleri 
itibarıyla bu hadler arasında farklı tutar belirlemeye yetkilidir.” hükmüne 
yer verilmiştir. 
Buna göre; amme borçlusunun alacaklı tahsil daireleri 
itibarıyla tecil edilecek borçlarının toplamının 50.000,- lirayı (bu tutar dahil) aşmaması şartıyla tecil edilecek borçlar için teminat 
aranılmayacaktır. Teminat aranılmaksızın yapılacak tecil ve taksitlendirmelerde, 
50.000,- liralık sınır alacaklı amme idarelerinin her bir tahsil dairesine olan 
tecile konu borç toplamları dikkate alınarak 
belirlenecektir. 
Tecil ve taksitlendirilecek amme alacaklarının toplam 
tutarının 50.000,- lirayı aşması durumunda, gösterilmesi zorunlu olan teminat 
tutarı 50.000,- lirayı aşan kısmın yarısı olacaktır.  
Teminat aranılmaksızın yapılacak tecil ve 
taksitlendirmelere ilişkin olarak belirlenen 50.000,- liralık sınır, tecilli 
borçların toplamı esas alınarak uygulanacağından, borçlunun tecil edilmiş ve 
tecil şartlarına uygun olarak ödeme yaptığı borçları için bu sınır dikkate 
alınmış ise bu borçlar ödenmediği sürece yeni tecil taleplerinde dikkate 
alınmayacaktır.  
Amme borçlusunun teminat aranılmaksızın 
tecil ve taksitlendirilmiş borçlarının bulunması halinde borçlu, söz konusu 
borcunu taksitlendirme şartlarına uygun ödedikten sonra veya tecil şartlarına 
uygun ödeme yapılmaması nedeniyle tecilin ihlal edilmiş olması durumunda ve aynı 
tahsil dairesine teminatsız tecil uygulamasından yararlanmadığı başka bir 
tecilli borcu bulunmadığı takdirde 50.000,- liralık teminatsız tecil 
uygulamasından tekrar yararlanabilecektir.  
Dolayısıyla, her bir tahsil dairesince borçlunun tecil 
edilen borç toplamı 50.000,- liraya ulaşıncaya kadar borçludan herhangi bir 
teminat göstermesi istenmeyecektir. Ancak, tecil edilen borç toplamı 50.000,- 
lirayı aştıktan sonra ve tecil şartlarına uygun ödemeler devam ettiği müddetçe 
borçlu tarafından yapılacak her yeni tecil talebi sırasında, daha önce tecil 
edilmiş borçların 50.000,- liralık kısmı için teminat aranılmamış olması 
nedeniyle, tecili talep edilen borcun yarısı değerinde teminat gösterilmesi 
istenilecektir.  
Örnek 1 
- Mükellef (A)’nın Yıldırım Beyazıt Vergi Dairesine 30.000,- lira ve 
Maltepe Vergi Dairesine de 45.000,- lira borcu 
bulunmaktadır. 
Mükellef (A), 01.07.2008 tarihinde anılan vergi 
dairelerinden söz konusu borçlarının tecil ve taksitlendirilmesini talep etmiş, 
vergi daireleri borcun taksitler halinde ödenmesini uygun 
bulmuştur. 
Bu durumda, mükellefin her iki vergi dairesine olan ve 
tecili uygun görülen borçları, ayrı ayrı 50.000,- 
liranın altında kaldığı için vergi dairelerince herhangi bir teminat 
aranılmaksızın taksitlendirme yapılacaktır. 
Örnek 2 
- Mükellef (B), 26.07.2008 tarihinde 
bağlı bulunduğu vergi dairesine müracaat ederek, 120.000,- lira borcunun 
taksitlendirilmesini talep etmiş, vergi dairesi mükellefin talebini 
değerlendirmiş ve borcun Ağustos 2008 ayından itibaren 6 ayda 6 eşit taksitte 
ödenmesini uygun görmüştür. 
Vergi dairesi, mükelleften taksitlendirilen bu borcu için 
50.000,- lirayı aşan kısmın yarısı olan [(120.000–50.000=) 70.000/2=] 35.000,- 
lira değerinde teminat göstermesini isteyecektir. 
Örnek 3 
- Mükellef (C), 26.08.2008 vadeli 
40.000,- lira borcu için aynı tarihte tecil ve taksitlendirme talep etmiştir. 
Mükellefin söz konusu borcu Eylül 2008 ayından başlamak ve 8 ayda 8 eşit 
taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir. Mükellef, mevcut tecilli borcunu tecil 
şartlarına uygun ödemeye devam ederken, 26.10.2008 vadeli 30.000,- lira borcu 
için aynı tarihte tecil ve taksitlendirme talebinde bulunmuştur. Vergi 
dairesince mükellefin söz konusu borcu Kasım 2008 ayından başlamak ve 6 ayda 6 
eşit taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir. 
Teminat şartı aranılmaksızın tecil edilebilecek borç 
tutarı 50.000,- lira olduğundan, vergi dairesi mükellefin 26.08.2008 vadeli 
40.000,- lira borcunu taksitlendirirken mükelleften herhangi bir teminat 
istemeyecektir. 26.10.2008 vadeli borç tecil edilirken 50.000 liralık sınır 
mükellefin tecilli borçlarının toplamı dikkate alınarak uygulanacak ve tecil 
edilen borç toplamı 70.000,- liraya ulaştığından, yeni tecili talep edilen 
borcun 10.000,- liralık kısmı için teminat istenmeyecek, geri kalan kısmının 
yarısı tutarında [(30.000-10.000=) 20.000/2=10.000 
lira] teminat göstermesi istenilecektir. 
Örnek 4 
- Mükellef (D), 26.09.2008 tarihinde 
60.000,- lira borcu için tecil ve taksitlendirme talep etmiştir. Mükellefin söz 
konusu borcu Ekim 2008 ayından başlamak ve   6 ayda 6 eşit taksitte ödenmek üzere 
tecil edilmiştir. Mükellef, mevcut tecilli borcunu tecil şartlarına uygun 
ödemeye devam ederken, 26.12.2008 tarihinde 70.000,- lira borcu için tecil ve 
taksitlendirme talebinde bulunmuştur. Vergi dairesince mükellefin   70.000,- 
liralık borcu da Ocak 2009 ayından başlamak ve 5 ayda 5 eşit taksitte ödenmek 
üzere tecil edilmiştir. 
Teminat şartı aranılmaksızın tecil edilebilecek borç 
tutarı 50.000,- lira olduğundan, vergi dairesi mükellefin 26.09.2008 vadeli 
60.000,- lira borcunu taksitlendirirken, tecil edilen borcun 50.000,- liralık 
kısmı için herhangi bir teminat istememiş, 50.000,- liranın üzerinde kalan 
tutarın yarısı olan [(60.000-50.000=)10.000/2=] 5.000,- 
lira için teminat almıştır. 
Borçlu, ilk tecil talebine istinaden tecil edilen borcu 
için 50.000,- liralık teminat aranmaksızın tecil uygulamasından 
yararlandığından, 26.12.2008 vadeli borç tecil edilirken borçludan tecili talep 
edilen borcun yarısı tutarında (70.000/2=35.000 lira) teminat göstermesi 
istenilecektir. 
b) 01.07.2008 
tarihinden geçerli olmak üzere 5766 sayılı Kanunla değişik 6183 sayılı Kanunun 
48 inci maddesinin beşinci fıkrasında “Haciz yapılmışsa mahcuz mal, değeri 
tutarınca teminat yerine geçer. Tecil edilen amme alacakları ile ilgili olarak 
daha önce tatbik edilen ve borcun tamamını karşılayacak değerde olan hacizler, 
yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminat iade edilir. 
Ancak, mahcuz malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu teminat 
tutarından fazla olması halinde, tatbik edilen hacizler, tecil şartlarına uygun 
olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarı mahcuz mal 
değerinin altına inmediği müddetçe kaldırılmaz. Tecilli borca karşılık alınan 
teminat ise, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan 
tecilli borç tutarının zorunlu teminat tutarının altına inmesi durumunda, 
yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır.” hükmü yer 
almaktadır. 
Söz konusu hükümde; 
-borçlunun daha önce tahsil dairesince haczedilmiş mallarının, 
tecil talep edilmesi halinde değeri tutarınca teminat yerine 
geçeceğine, 
-tahsil dairesince borçlunun malları üzerine haciz tatbik 
edildikten sonra borcun tecil edilmesi halinde, tecil edilen bu borçlar için 
tatbik edilmiş hacizlerin hangi şartlar dahilinde 
kaldırılabileceğine, 
-tecil edilen borca karşılık teminat gösterilmiş olması 
durumunda, borçlu tarafından gösterilen teminatların hangi şartlar dahilinde 
borçluya iade edileceğine, 
ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. 
Buna göre, borçlunun malları üzerine haciz tatbik 
edildikten sonra borcun tecil edilmesi halinde, daha önce haczedilmiş malları, 
tecil ve taksitlendirilen borçları için değeri tutarınca teminat yerine 
geçecektir.  
Haklarında 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan takip 
muamelesi sonucunda malları haczedilmiş amme borçlularından aranılan amme 
alacaklarının tecil edilmesi durumunda tecilden önce tatbik edilen ve alacağın 
tamamını karşılayacak değerde olan 
hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılacak ve buna isabet eden 
teminatlar bölünebilir nitelikte ise iade edilecektir. Dolayısıyla bu durumdaki 
amme alacaklarının tecilinde, teminatsız tecil veya zorunlu teminat tutarı esas 
alınarak teminat istenmesi uygulaması söz konusu 
olmayacaktır. 
Borcun tecilinden önce haczedilmiş 
malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu teminat tutarından 
fazla ise tatbik edilmiş olan hacizler, tecil şartlarına uygun olarak ödenen 
taksitler sonucunda kalan borç tutarı, hacizli mal değerinin altına inmediği 
sürece kaldırılmayacak, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler 
neticesinde kalan tecilli borç tutarı hacizli malın değerinin altına indikten 
sonra, yapılan ödemeler nispetinde ve bölünebilir nitelikte olması şartıyla 
kaldırılacaktır. 
Amme borçlusunun tecil ve taksitlendirilen borç tutarı 
teminat aranılmayacak 50.000,- liralık sınırın altında olsa dahi tecilden önce 
haciz tatbik edilen hallerde yukarıda açıklandığı şekilde tatbik edilmiş 
hacizler yapılan ödemeler nispetinde kaldırılacaktır. 
Borcun tecilinden önce haczedilmiş malların değeri, tecil 
edilen borç tutarından ve madde hükmüne göre istenilmesi gereken zorunlu teminat 
tutarından az ise haczedilen malların değeri ile gösterilmesi gereken zorunlu 
teminat tutarı arasındaki fark kadar teminat gösterilmesi istenilecektir. Bu 
durumda yapılan tecillerde istenilecek zorunlu teminat tutarı belirlenirken 
50.000,- liralık sınırın dikkate alınacağı tabiidir. 
6183 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeye göre tecilli 
borçlar için alınmış teminatların iadesi, hacizli malların teminat yerine 
geçtiği durumlar ile haciz uygulaması olmaksızın teminat alındığı durumlar 
açısından farklılık göstermektedir.  
Tecil ve taksitlendirmeden önce tatbik edilen hacizler 
hakkında tesisi gereken işlemler yukarıda açıklanmıştır.  
6183 sayılı Kanun uyarınca herhangi bir haciz uygulaması 
olmadan tecil edilen borçlar için alınan teminatlar; tecil şartlarına uygun 
olarak yapılan ödemeler sonucunda kalan tecilli borç tutarının, zorunlu teminat 
tutarının altına inmesi durumunda yapılan ödemeler nispetinde ve bölünebilir 
nitelikte olması şartıyla iade edilecektir. 
Bu hüküm, amme borçlusunun tecilli borçlarına karşılık 
gösterdiği teminatların her bir tecil için ayrı ayrı 
değerlendirilmesini ve tecil şartlarına uygun yapılan ödemeler nispetinde 
teminatların iadesini gerektirmektedir. 
Teminatların iade edilmesi sırasında borçludan tahsili 
gereken amme alacaklarının tahsil güvenliğini sağlamak üzere gerekli tedbirlerin 
alınacağı tabiidir. 
Örnek 5 
- Mükellef (E)’nin muhtelif vadeli 100.000,- lira vergi borcu için vergi 
dairesi, mükellefin 90.000,- lira ve 60.000,- lira değerindeki iki adet 
gayrimenkulüne haciz tatbik etmiştir. Mükellef vergi dairesinden borçlarının 
tecil ve taksitlendirmesini talep etmiş, anılan vergi dairesince söz konusu 
borçlar 10 ayda ve 10 eşit taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir. 
 
Bu örnekte, tecil ve taksitlendirmeden önce borcun 
tamamını karşılayacak değerde haciz tatbik edilmiş olduğundan, zorunlu teminat 
tutarı belirlenmesi söz konusu olmayacak, dolayısıyla tatbik edilmiş hacizler 
tecil yapılmasına rağmen kaldırılmayacaktır. 
Mükellefin, iki taksiti ödemesi durumunda, kalan tecilli 
borç tutarı 80.000,- lira olacaktır. Mükellefin gayrimenkulleri üzerine borcun 
tecilinden önce tatbik edilen hacizler, taksit ödemeleri nispetinde 
kaldırılabileceğinden, kalan 80.000,- lira ve hesaplanan tecil faizlerinden 
oluşan borcu, 90.000,- lira değerindeki gayrimenkulün karşılaması halinde bu 
gayrimenkul üzerindeki haciz baki kalmak kaydıyla 60.000,- lira değerindeki 
gayrimenkul üzerindeki haciz kaldırılacaktır.  
Örnek 6 
- Mükellef (F)’nin 900.000,- lira borcu için vergi dairesince 575.000,- 
lira değerindeki gayrimenkullerine haciz tatbik edilmiştir. Mükellef vergi 
dairesinden borçlarının tecil ve taksitlendirmesini talep etmiş, söz konusu 
borçlar 18 ayda ve 18 eşit taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir. 
 
Haczedilen gayrimenkullerin değeri tecil edilen borç 
tutarından az, ancak madde hükmüne göre gösterilmesi zorunlu teminat tutarı olan 
[(900.000-50.000=) 850.000/2=] 425.000,- liradan 
fazladır. Bu nedenle mükelleften tecil edilen borçlara karşılık teminat 
istenilmeyecektir. 
Mükellef, ilk 7 taksit tutarı olan toplam 350.000,- 
lirayı ödedikten sonra kalan tecilli borç tutarı (900.000 – 350.000= 550.000 
lira) hacizli gayrimenkullerin değeri olan     575.000,- liranın altına inmesine ve 
hacizli gayrimenkullerin değerinin zorunlu teminat tutarı olan 425.000,- liranın 
üstünde olmasına rağmen bölünebilir nitelikte olması koşuluyla kaldırılabilecek 
haciz tutarı 25.000,- lira olacaktır. Mükellefin tecil şartlarına uygun olarak 
yapacağı ödemeler üzerine malları üzerindeki hacizler, bölünebilir nitelikte 
olması şartıyla yapılan ödemeler nispetinde kaldırılabilecektir. (Örnekte 
tahsili gereken tecil faizi ihmal edilmiştir.) 
Örnek 7 
- Mükellef (G), 1.500.000,- lira 
tutarındaki borcu için tecil ve taksitlendirme talep etmiş, söz konusu borç 12 
ayda ve 12 eşit taksitte ödenmek üzere 30.07.2008 tarihinde tecil edilmiştir. 
 
Mükellef taksitlendirilen borçları için [(1.500.000-50.000=)1.450.000/2=]   725.000,- lira tutarındaki zorunlu teminatı 
göstermiştir.  
Mükellef vergi dairesine ilk 7 taksit toplamı olan 
(125.000 x 7=) 875.000,- lira tutarında ödeme yapmıştır. Bu durumda, mükellefin 
kalan tecilli borcu (1.500.000– 875.000=) 625.000,- lira olup, zorunlu teminat 
tutarı olan 725.000,- liranın altına inmiş olacağından, zorunlu teminat tutarı 
ile kalan tecilli borç tutarı arasındaki (725.000-625.000=) 100.000,- lira değerindeki teminat bölünebilir 
nitelikte ise mükellefe iade edilebilecektir. Örnek, tahsili gereken tecil faizi 
ihmal edilerek düzenlenmiştir. 
Diğer taraftan, haciz tatbik edilmemiş amme alacaklarının 
tecili sırasında istenecek zorunlu teminat tutarının belirlenmesinde 
hesaplanacak tecil faizleri dikkate alınmamakla birlikte, teminatların iadesinde 
ödenmesi gereken tecil faizlerinin de dikkate alınması 
gerekmektedir. 
c) 
5766 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde 
yapılan değişikliklerin, 5766 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi hükmü 
nedeniyle, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde yapılan değişikliklerin 
yürürlüğe gireceği 01.07.2008 tarihinden önce tecil edilmiş bulunan amme 
alacakları hakkında da uygulanması mümkün bulunmaktadır.” 
VIII - 
Seri:A Sıra 
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin 
Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I. 
Tecil” alt başlıklı bölümünün (9) 
numaralı bölümünün (e) bölümü aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
“e) Tecilin, 
tecil ve taksitlendirme şartlarının borçlu tarafından kabul edilmesiyle hüküm 
ifade ettiği hususu da dikkate alınarak, 01.07.2008 tarihinden itibaren 
yapılacak müracaatlara dayanılarak yapılan tecillere uygulanmak üzere, “tecil edilen borç tutarının %10’u 
ödenmedikçe ilgili tahsil dairesine borcu bulunmadığını gösteren yazının 
verilmemesi” tecil şartı olarak belirlenmiştir. Kendilerine tecil ve 
taksitlendirme yetkisi verilmiş olanlar, yaptıkları tecil ve taksitlendirme 
işlemlerinde getirilen bu şartı da ihtiva eden örneği ekte yer alan talimat 
yazısını (Ek-6) kullanarak tecil talebini sonuçlandıracaklar ve bu 
talimatta yer alan hususları borçluya tebliğ edeceklerdir.” 
 
IX - 
Seri:A Sıra 
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” alt başlıklı bölümünün (9) numaralı bölümünün (f) bölümünün 
sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir. 
“Derhal ödenecek 
tutarlara, tecil müracaat tarihinden derhal ödenmesi gereken tutarın ödendiği 
tarihe kadar geçen süre için tecil faizi hesaplanacaktır.” 
X - 
Seri:A Sıra 
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” alt başlıklı bölümünün (9) numaralı bölümüne (i) bölümünden sonra gelmek üzere aşağıdaki 
(j) bölümü eklenmiştir. 
“j) Tecil ve 
taksitlendirme talebinde bulunan amme borçlusunun tecil edilen borçlarını taksit 
ödeme sürelerinden önce ödemesi mümkündür. Bu durumda, erken ödenen tutara, 
tecil müracaat tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için tecil 
faizi hesaplanacaktır.” 
XI - 
Seri:A Sıra 
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” alt başlıklı bölümünün (12) numaralı bölümünden sonra gelmek 
üzere aşağıdaki (13) numaralı bölüm eklenmiş, mevcut (13) numaralı bölüm; (14) numaralı 
bölüm olarak ve bölümde yer alan “Örnek 3-” ibaresi “Örnek 1-” olarak, mevcut 
(14) ve (15) numaralı bölümlerin numaraları (15) ve (16) olarak 
değiştirilmiştir. 
“13) 
Tecil ve taksitlendirilmiş borçların 
tecil şartlarına uygun ödenmemesi durumunda, tecil ihlal edilmiş sayılacaktır. 
Tecil şartlarını ihlal eden borçluların, tecilin geçerli sayılması için tecile 
yetkili makamlara yapacakları başvuru üzerine bu makamlarca gerekli 
değerlendirme yapıldıktan sonra tecilin geçerli sayılmasına karar 
verilebilecektir.  
Daha evvel tecil edilen bir borca karşılık yapılan 
ödemelerin tecilli sayılması ve kalan tutarın da belirlenen bir plan dahilinde ödenmesine izin verilmesi anlamına gelen “tecilin 
geçerli sayılması” uygulamasında, tecil faizi geçerli sayılan tecil için 
yapılmış ilk müracaat tarihi esas alınarak 
hesaplanacaktır. 
Tecilin geçerli sayılması durumunda da tecile yetkili 
makamların borçlunun ilk müracaat tarihinden itibaren verilebilecek azami süreyi 
geçmeyecek şekilde ödeme süresi vermeleri gerektiği 
tabiidir. 
Örnek 1 - 
Mükellef (A), 15.04.2008 tarihinde bağlı 
olduğu vergi dairesine müracaat ederek borçlarını 15 ay süreyle ödemek üzere 
tecilini talep etmiştir. Vergi dairesi mükellefin 15.04.2008 tarihi itibarıyla 
(bu tarih hariç) gecikme zammı dahil toplam 60.000,- 
lira borcu olduğunu tespit etmiş ve söz konusu borcun Mayıs 2008 ayından 
başlamak üzere 12 ayda 12 eşit taksitte ödenmesini uygun görmüştür. 
İlk 4 taksidini ödeme planına 
uygun olarak ödeyen mükellef, Eylül 2008 ayında ödemesi gereken 5 inci taksidini süresinde ödemeyerek tecili ihlal etmiştir. Bağlı 
bulunduğu vergi dairesine 05.10.2008 tarihinde müracaat eden mükellef, elinde 
olmayan nedenlerle ödeme yapamadığını belirterek tecilinin geçerli sayılmasını 
ve kalan borcunun Ekim ayından başlamak üzere 12 ayda eşit taksitler halinde 
ödenmesine imkan verilmesini talep etmiştir. Vergi 
dairesince mükellefin talebi değerlendirilmiş ve söz konusu borç tecilli 
sayılarak kalan borcun Ekim 2008 ayından başlamak üzere 10 ayda ve 10 eşit 
taksitte ödenmesine karar verilmiştir. 
Örnek olayda tecil ihlaline kadar tüm taksitler tecil 
faizleri ile birlikte ödenmiştir. Bu nedenle mükellefin kalan borcu için ödeme 
tarihlerine göre tecil faizleri hesaplanacaktır. Mükellefin, Ekim 2008 ayında 
ödemesi gereken taksidini 20.10.2008 tarihinde ödediği 
varsayıldığında tecil faizi aşağıdaki gibi 
hesaplanacaktır. 
Mükellefin talebi kabul edilerek tecil geçerli 
sayıldığından, Ekim 2008 ayında ödenmesi geren taksit için ilk müracaat tarihi 
olan 15.04.2008 ile ödeme günü olan 20.10.2008 tarihleri arasında geçen 
süreye; 
  
| 
 4.000 x 24 x 189 
 
36.000  | 
 =  | 
 504,- lira tecil faizi 
hesaplanacaktır.  |   
Bu mükellefin, 20.10.2008 tarihinde ödeyeceği taksit 
tutarı tecil faizi dahil toplam (4.000 + 504=) 4.504,- 
lira olacaktır.  
Örnekte, mükellefin daha sonra ödeyeceği taksitlere 
ilişkin tecil faizi hesaplamasına yer verilmemiş olmakla birlikte bu taksitlerin 
ödenmesinde de aynı esaslar dahilinde tecil faizi 
hesaplanacağı tabiidir.” 
XII 
- Seri:A Sıra 
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Üçüncü Kısım Birinci Bölümünün   “I-Tahsil Zamanaşımı” alt başlıklı 
bölümünün (5) numaralı bölümü aşağıdaki 
şekilde değiştirilmiştir.  
 
“5. 5018 
sayılı Kanuna dayanılarak hazırlanan ve 30.12.2006 tarihli ve üçüncü mükerrer 
26392 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Merkezi Yönetim Muhasebe 
Yönetmeliğinin; 
2 nci maddesinde, Yönetmeliğin 
merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin muhasebe kayıt ve işlemlerini 
kapsayacağı, 
- 509 uncu maddesinde, yönetim döneminin, bir mali yılın 
başından sonuna kadar yapılan bütün işlemler ile mali yıl geçtikten sonra, 
mahsup dönemi içinde önceki mali yıla ilişkin olarak yapılan mahsup işlemlerini 
kapsayacağı, 
belirtilmiştir. 
Yönetmeliğin 510 uncu maddesinde de düzenlenen yönetim 
dönemi hesabı defter, cetvel ve tablolar ile bu Yönetmelik uyarınca düzenlenmesi 
gereken yıl sonu sayım tutanaklarının, mahsup dönemi 
sonu itibarıyla görev başında bulunan muhasebe yetkilisi tarafından yönetim 
dönemi hesabı adı altında oluşturulacak bir dosya ile en geç mahsup dönemini 
izleyen bir ay içerisinde Sayıştay Başkanlığına gönderileceği ve yönetim dönemi 
hesabının hangi defter, cetvel ve tablolardan oluşacağı sayılarak “Bütçe 
gelirleri tahakkuk artıklarından zamanaşımına uğramış olanlara ilişkin ayrıntı 
cetveli (Örnek:47)” de yönetim dönemi hesabını oluşturan cetveller arasında yer 
almıştır.  
Aynı maddenin (5) numaralı fıkrasının (a) bendinde, bütçe 
gelirleri tahakkuk artıklarından zamanaşımına uğramış olanlara ilişkin ayrıntı 
cetveline, yönetim dönemi hesabı verilen mali yılın sonuna kadar zamanaşımına 
uğramış tahakkuk artıklarının mükellefler ve gelir çeşitlerine göre ayrıntılı 
olarak kaydedileceği düzenlenmiştir. 
Buna göre, 5018 sayılı Kanuna dayanılarak hazırlanan 
Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinde, “Bütçe gelirleri tahakkuk artıklarından 
zamanaşımına uğramış olanlara ilişkin ayrıntı cetveli”ne yer verildiğinden 6183 
sayılı Kanunun 102 nci maddesine göre zamanaşımına 
uğramış alacaklar ile ilgili olarak belirtilen cetvelin kullanılması 
gerekmektedir.  
Söz konusu cetvelin, tahsil daireleri tarafından yönetim 
dönemi hesabı vermek ve gerekli terkin iznini almak üzere düzenlenmesi ve terkin 
izninin alınması için Gelir İdaresi Başkanlığına gönderilmesi icap 
etmektedir.” 
XIII 
- Seri:A Sıra 
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Üçüncü Kısım Üçüncü Bölümün “II- Geçici 8 inci Madde” alt başlıklı 
bölümünün (1.1.) numaralı bölümünün 
birinci paragrafında yer alan “31.12.2007” ibaresi “31.12.2009” şeklinde 
değiştirilmiştir. 
XIV - 
Seri:A Sıra 
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin ekinde yer alan (EK-6) aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
  
“EK-6 
  
TECİL VE TAKSİTLENDİRME TALEPLERİ HAKKINDA 
 
TALİMAT YAZISI ÖRNEĞİ 
  
  
T. C. 
……………………………………. 
  
  
……………………… 
MÜDÜRLÜĞÜNE 
Daireniz mükelleflerinden ……………… 
T.C. kimlik/vergi kimlik numaralı …………………………….’nın, …………………….… dönemi/yılı …………………... lira 
borcunun; 
  
1 - Tecil ve taksitlendirilen borçların toplamının 
50.000,- lirayı aşması halinde aşan kısmın yarısı oranında teminat gösterilmek, 
 
2 - Söz konusu borca tecilli sayıldığı tarihten itibaren 
yıllık % ... faiz uygulanmak, 
3 - Borca karşılık her ay ………………... lira/…………...… aylarında 
……..……. lira ödenmek, ayrıca 
hesap edilecek faizler de taksitlerle birlikte alınmak,   
4 - Bu süre içerisinde tecil edilmiş veya edilecek olan 
diğer amme alacakları zamanında ödenmek, 
5 - Tecil ve taksitlendirme koşullarına uyulmadığında 
taksitlerin tamamı muaccel olacağından, bu borç için takibata devam edilerek 
teminat derhal paraya çevrilmek veya şahsi kefil gösterilmişse kefil takip 
edilmek, 
6 - Borçlunun, borcunun bulunmadığına dair yazı talep 
etmesi halinde, bu yazı tecil edilen borcun % 10’unun ödenmiş olması şartıyla 
verilmek,  
7 - Bu koşullara uyulacağı bir yazı ile 
kabullenilmek, 
Kayıt ve şartlarıyla 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesi 
gereğince …/…/...  tarihinden itibaren 
tecilli sayılarak, ilk taksit …………………. ayından başlamak 
ve  ………….…ayda  …………..…. 
taksitte ödenmek üzere tecili uygun 
görülmüştür. 
Bilgi edinilmesini ve gereğini rica 
ederim. 
                                                                                                                                                              
İmza 
                                                                                                                                                         
Adı-Soyadı 
                                                                                                                                                            
Unvanı” 
Tebliğ olunur. 
 |