| 
                   
                Kanun No. 5560                                                                                                   
Kabul Tarihi : 6/12/2006 
                             MADDE 1 – 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 61 
inci maddesine sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş 
ve diğer fıkra numaraları buna göre teselsül 
ettirilmiştir. 
                                
"(9) Adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu 
cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt 
sınırından az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla 
olamaz." 
                             MADDE 2 – 5237 sayılı Kanunun 73 üncü 
maddesinin başlığında yer alan ",uzlaşma" ibaresi metinden 
çıkarılmıştır. 
                             MADDE 3 – 5237 sayılı Kanunun 80 inci 
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
                             "(1) 
Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak 
ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak 
maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, 
kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden 
yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri ülkeye sokan, ülke dışına 
çıkaran, tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere götüren veya sevk eden 
ya da barındıran kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin 
güne kadar adlî para cezası verilir." 
                             MADDE 4 – 5237 sayılı Kanunun 87 nci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
                             "(3) 
Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, 
yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat 
fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır." 
 
                             MADDE 5 – 5237 sayılı Kanunun 89 uncu 
maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
                             "(5) 
Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. 
Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle 
işlenmesi halinde şikâyet aranmaz." 
                             MADDE 6 – 5237 sayılı Kanunun 142 nci maddesine aşağıdaki fıkra 
eklenmiştir. 
                             "(4) 
Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala 
zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve 
kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz."  
                             MADDE 7 – 5237 sayılı Kanunun 191 inci 
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 
                             "MADDE 
191 – (1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden 
veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 
 
                             (2) Bu 
suçtan dolayı açılan davada mahkeme, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce 
uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli 
serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya 
uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli 
serbestlik tedbirine karar verebilir.  
                             (3) 
Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilen kişi, 
belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin 
gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik 
tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu 
uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı 
maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye 
sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; 
kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor 
düzenleyerek hâkime verir.  
                             (4) 
Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona 
erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik 
tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda 
süre üç yıldan fazla olamaz.  
                             (5) 
Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi 
hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya 
devam olunarak hüküm verilir. 
                             (6) 
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu 
veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı cezaya 
hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve 
denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir. Bu durumda, hükmolunan cezanın infazı ertelenir. Ancak, bunun için kişi 
hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar 
verilmemiş olması gerekir.  
                             (7) 
Kişinin mahkûm olduğu ceza, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin 
gereklerine uygun davranması halinde, infaz edilmiş sayılır; aksi takdirde, 
derhal infaz edilir." 
                             MADDE 8 – 5237 sayılı Kanunun 221 inci maddesine aşağıdaki fıkra 
eklenmiştir.  
                             "(6) 
Kişi hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz." 
 
                             MADDE 9 – 5237 sayılı Kanunun 227 nci 
maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "tedavi veya terapiye tâbi tutulur." 
ibaresi "tedaviye veya psikolojik terapiye tâbi tutulabilir." olarak 
değiştirilmiştir.  
                             MADDE 10 – 5237 sayılı Kanunun 234 üncü maddesine aşağıdaki fıkra 
eklenmiştir.  
                             "(3) 
Kanunî temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu, rızasıyla 
da olsa, ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında 
tutan kişi, şikâyet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile 
cezalandırılır." 
                             MADDE 11 – 5237 sayılı Kanunun 245 inci maddesine aşağıdaki fıkra 
eklenmiştir.  
                             "(5) 
Birinci fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına 
karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri 
uygulanır." 
                             MADDE 12 – 4/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun 
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında 
yer alan "alt ve üst sınırları veya bunlardan birinin gösterildiği veya hiç 
gösterilmediği veya sabit bir rakam olarak" ibaresi madde metninden 
çıkarılmıştır.  
                             MADDE 13 – 5252 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında 
yer alan "birinci fıkrada belirtilen kanunlarda alt ve üst sınırlarından birisi 
veya bunlardan her ikisi gösterilmemiş olmakla birlikte," ibaresi madde 
metninden çıkarılmıştır.  
                             MADDE 14 – 5252 sayılı Kanunun 6 ncı 
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
                             "(2) 1 
Haziran 2005 tarihinden önce yürürlüğe girmiş kanunlarda; 
                             a) 
Ağır hapis iken, birinci fıkra uyarınca hapse dönüştürülen cezalar, kanunlarında 
aksine bir hüküm yoksa alt sınır bir yıl, üst sınır yirmidört yıl olarak, 
                             b) 
Hapis cezalarında kanunlarında aksine bir hüküm yoksa alt sınır bir ay, üst 
sınır beş yıl olarak, 
                             
uygulanır." 
                             MADDE 15 – 5252 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinde yer alan "31 
Aralık 2006" ibaresi "31 Aralık 2008" olarak 
değiştirilmiştir. 
                             MADDE 16 – 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi 
Kanununun 6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
                             "MADDE 
6 – (1) Duruşmada suçun hukukî niteliğinin değiştiğinden bahisle görevsizlik 
kararı verilerek dosya alt dereceli mahkemeye 
gönderilemez." 
                             MADDE 17 – 5271 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının 
(a) bendine, (2) ve (5) numaralı alt bentlerinden sonra gelmek üzere, sırasıyla 
aşağıdaki alt bentler eklenmiş ve diğer alt bent numaraları buna göre teselsül 
ettirilmiştir.  
                             "3. 
Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi 
sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87)," 
                             "7. 
Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149)," 
                             MADDE 18 – 5271 sayılı Kanunun 102 nci 
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
                             "(1) 
Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir 
yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha 
uzatılabilir." 
                             MADDE 19 – 5271 sayılı Kanunun 109 uncu maddesine aşağıdaki fıkra 
eklenmiştir.  
                             "(7) 
Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler 
hakkında birinci fıkradaki süre koşulu aranmaksızın adlî kontrole ilişkin 
hükümler uygulanabilir."  
                             MADDE 20 – 5271 sayılı Kanunun 146 ncı 
maddesinin başlığı "Zorla getirme" şeklinde; birinci, dördüncü ve beşinci 
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra 
eklenmiştir.  
                             "(1) 
Hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli 
nedenler bulunan veya 145 inci maddeye göre çağrıldığı halde gelmeyen şüpheli 
veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir." 
                             "(4) 
Zorla getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhal, olanak 
bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmidört saat 
içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve 
sorguya çekilir veya ifadesi alınır. 
                             (5) 
Zorla getirme, bunun için haklı görülecek bir zamanda başlar ve hâkim, mahkeme 
veya Cumhuriyet savcısı tarafından, sorguya çekilmenin veya ifade almanın sonuna 
kadar devam eder." 
                             "(7) 
Çağrıya rağmen gelmeyen tanık, bilirkişi, mağdur ve şikâyetçi ile ilgili olarak 
da zorla getirme kararı verilebilir." 
                             MADDE 21 – 5271 sayılı Kanunun 150 nci 
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 
                             "MADDE 
150 – (1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli 
veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde 
bir müdafi görevlendirilir. 
                             (2) 
Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede 
malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi 
görevlendirilir. 
                             (3) 
Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan 
soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.  
                             (4) 
Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü 
alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." 
                             MADDE 22 – 5271 sayılı Kanunun 171 inci maddesi aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir.  
                             "MADDE 
171 – (1) Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin 
uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî 
cezasızlık sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer 
olmadığı kararı verebilir.  
                             (2) 
253 üncü maddenin ondokuzuncu fıkrası hükümleri saklı 
kalmak üzere, Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete 
bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren 
suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının 
beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören, bu karara 173 
üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.  
                              (3) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine 
karar verilebilmesi için, uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere; 
 
                             a) 
Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış 
bulunması, 
                             b) 
Yapılan soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin 
suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi, 
                             c) 
Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası 
açılmasından daha yararlı olması, 
                             d) 
Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan 
önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen 
giderilmesi, 
                             
koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.  
                             (4) 
Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer 
olmadığına karar verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi 
halinde kamu davası açılır. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. 
 
                             (5) 
Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir 
sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla 
bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi 
halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir." 
                             MADDE 23 – 5271 sayılı Kanunun 231 inci maddesinin başlığı "Hükmün 
açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması" şeklinde değiştirilmiş ve 
maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. 
                             "(5) 
Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, bir yıl veya daha az süreli hapis veya adlî 
para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar 
verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri 
bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade 
eder.  
                             (6) 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; 
 
                             a) 
Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış 
bulunması, 
                             b) 
Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz 
önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, 
 
                             c) 
Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan 
önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen 
giderilmesi, 
                             
gerekir.  
                             (7) 
Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis 
cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara 
çevrilemez.  
                             (8) 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş 
yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla 
olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik 
tedbiri olarak; 
                             a) Bir 
meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını 
sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,  
                             b) Bir 
meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak 
aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret 
karşılığında çalıştırılmasına,  
                             c) 
Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda 
yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka 
yükümlülüğü yerine getirmesine, 
                             karar 
verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur. 
                              (9) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen 
koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya 
verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle 
tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı 
verilebilir.  
                             (10) 
Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik 
tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri 
bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. 
 
                             (11) 
Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik 
tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü 
açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen 
sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir 
kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı 
halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara 
çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir. 
 
                             (12) 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. 
 
                             (13) 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme 
kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı 
olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu 
maddede belirtilen amaç için kullanılabilir. 
                             (14) 
Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, 
soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarla ilgili olarak 
uygulanabilir." 
                             MADDE 24 – 5271 sayılı Kanunun 253 üncü maddesi aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir.  
                             "MADDE 
253 – (1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek 
veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde 
bulunulur: 
                             a) 
Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.  
                             b) 
Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan; 
 
                             1. 
Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88), 
                             2. 
Taksirle yaralama (madde 89),  
                             3. 
Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116), 
                             4. 
Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234), 
                             5. 
Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya 
belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239), 
                             
suçları.  
                             (2) 
Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer 
kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, 
kanunda açık hüküm bulunması gerekir.  
                             (3) 
Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık 
hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, 
uzlaştırma yoluna gidilemez. 
                              (4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi 
olması halinde, Cumhuriyet savcısı veya talimatı üzerine adlî kolluk görevlisi, 
şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. 
Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma 
teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Cumhuriyet savcısı uzlaşma teklifini 
açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir. Şüpheli, mağdur veya 
suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün 
içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır. 
 
                             (5) 
Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı 
kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır. 
                             (6) 
Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste 
bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir 
nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî 
temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma 
sonuçlandırılır.  
                             (7) 
Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir 
suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar 
görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.  
                             (8) 
Uzlaşma teklifinde bulunulması veya teklifin kabul edilmesi, soruşturma konusu 
suça ilişkin delillerin toplanmasına ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına engel 
değildir.  
                             (9) 
Şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşma teklifini kabul etmesi 
halinde, Cumhuriyet savcısı uzlaştırmayı kendisi gerçekleştirebileceği gibi, 
uzlaştırmacı olarak avukat görevlendirilmesini barodan isteyebilir veya hukuk 
öğrenimi görmüş kişiler arasından uzlaştırmacı görevlendirebilir. 
 
                             (10) 
Bu Kanunda belirlenen hâkimin davaya bakamayacağı haller ile reddi sebepleri, 
uzlaştırmacı görevlendirilmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulur. 
 
                             (11) 
Görevlendirilen uzlaştırmacıya soruşturma dosyasında yer alan ve Cumhuriyet 
savcısınca uygun görülen belgelerin birer örneği verilir. Cumhuriyet savcısı 
uzlaştırmacıya, soruşturmanın gizliliği ilkesine uygun davranmakla yükümlü 
olduğunu hatırlatır.  
                             (12) 
Uzlaştırmacı, dosya içindeki belgelerin birer örneği kendisine verildikten 
itibaren en geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırır. Cumhuriyet 
savcısı bu süreyi en çok yirmi gün daha uzatabilir.  
                             (13) 
Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine 
şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil 
katılabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî 
temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan 
imtina etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır.  
                             (14) 
Uzlaştırmacı, müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemle ilgili olarak 
Cumhuriyet savcısıyla görüşebilir; Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmacıya talimat 
verebilir.  
                             (15) 
Uzlaşma müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, bir rapor hazırlayarak kendisine 
verilen belge örnekleriyle birlikte Cumhuriyet savcısına verir. Uzlaşmanın 
gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır. 
 
                              (16) Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, 
şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en 
geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak 
uzlaştıklarını beyan edebilirler.  
                             (17) 
Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve 
edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına 
alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder.  
                             (18) 
Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez. 
 
                             (19) 
Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine 
getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin 
yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya 
süreklilik arzetmesi halinde, 171 inci maddedeki 
şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi 
kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının 
açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine 
getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart 
aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma 
konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat 
edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu 
veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci 
maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden 
sayılır. 
                             (20) 
Uzlaştırma müzakereleri sırasında yapılan açıklamalar, herhangi bir soruşturma 
ve kovuşturmada ya da davada delil olarak 
kullanılamaz.  
                             (21) 
Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenden birine ilk uzlaşma teklifinde 
bulunulduğu tarihten itibaren, uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kaldığı ve en 
geç, uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek Cumhuriyet savcısına verdiği tarihe 
kadar dava zamanaşımı ile kovuşturma koşulu olan dava süresi işlemez. 
 
                             (22) 
Uzlaştırmacıya Cumhuriyet savcısı tarafından çalışma ve masraflarıyla orantılı 
bir ücret takdir edilerek ödenir. Uzlaştırmacı ücreti ve diğer uzlaştırma 
giderleri, yargılama giderlerinden sayılır. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde bu 
giderler Devlet Hazinesi tarafından karşılanır.  
                             (23) 
Uzlaşma sonucunda verilecek kararlarla ilgili olarak bu Kanunda öngörülen kanun 
yollarına başvurulabilir. 
                             (24) 
Uzlaştırmanın uygulanmasına ilişkin hususlar, yönetmelikle 
düzenlenir." 
                             MADDE 25 – 5271 sayılı Kanunun 254 üncü maddesi aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir.  
                             "MADDE 
254 – (1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma 
kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede 
belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır. 
 
                              (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, 
uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine 
getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin 
ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki 
şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. 
Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri 
bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine 
getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm 
açıklanır." 
                             MADDE 26 – 5271 sayılı Kanunun 309 uncu maddesinin birinci fıkrası 
ile 310 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Adalet Bakanı" ibaresi, 
"Adalet Bakanlığı" olarak değiştirilmiştir.  
                             MADDE 27 – 5271 sayılı Kanunun 325 inci maddesinin ikinci fıkrası 
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.  
                             "(2) 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de 
birinci fıkra hükmü uygulanır." 
                             MADDE 28 – 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik 
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci 
maddesinin beşinci fıkrasındaki "onsekiz" ibaresi, 
"onbeş" olarak değiştirilmiştir. 
 
                             MADDE 29 – 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi 
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin birinci 
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir. 
                             
"Yargıtay ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma 
ilişkin maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilgili 
ceza dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvurabilir."  
                             MADDE 30 – 5320 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi başlığı ile birlikte 
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.  
                             
"Müdafi ve vekil ücreti 
                             MADDE 
13 – (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının 
istemi üzerine baro tarafından görevlendirilen müdafi ve vekile, avukatlık ücret 
tarifesinden ayrık olarak, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü de alınarak Adalet 
ve Maliye bakanlıkları tarafından birlikte tespit edilecek ücret, Adalet 
Bakanlığı bütçesinde bu amaçla yer alan ödenekten ödenir. Bu ücret, yargılama 
giderlerinden sayılır. 
                             (2) Bu 
madde uyarınca yapılacak ödeme ve uygulamaya ilişkin usûl ve esaslar Türkiye 
Barolar Birliğinin görüşü de alınmak suretiyle Adalet Bakanlığı tarafından 
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." 
                             MADDE 31 – 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 
üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.  
                             "MADDE 
3 – (1) Bu Kanunun; 
                             a) 
İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer 
kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,  
                             b) 
Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi 
yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, 
                             
uygulanır." 
                             MADDE 32 – 5326 sayılı Kanunun 17 nci 
maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 
 
                             "(3) 
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli 
(I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri tarafından verilen 
idarî para cezalarının ilgili kanunlarında 1/6/2005 tarihinden sonra belirlenen 
oranın dışındaki kısmı ile Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemeler tarafından 
verilen idarî para cezaları Genel Bütçeye gelir kaydedilir. Sosyal güvenlik 
kurumları ile mahalli idareler tarafından verilen idarî para cezaları kendi 
bütçelerine gelir kaydedilir. Diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen 
idarî para cezaları ise, ilgili kanunlarındaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, 
Genel Bütçeye gelir kaydedilir. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının 
verdiği para cezaları, kendi kanunlarındaki hükümlere tâbidir. Kişinin ekonomik 
durumunun müsait olmaması halinde, idarî para cezasının, ilk taksitinin peşin 
ödenmesi koşuluyla, bir yıl içinde ve dört eşit taksit halinde ödenmesine karar 
verilebilir. Taksitlerin zamanında ve tam olarak ödenmemesi halinde, idarî para 
cezasının kalan kısmının tamamı tahsil edilir. 
                             (4) 
Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idarî para cezalarına ilişkin 
kesinleşen kararlar, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil 
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca 
belirlenecek tahsil dairelerine gönderilir. Sosyal güvenlik kurumları ve mahalli 
idareler tarafından verilen idarî para cezaları, ilgili kanunlarında aksine 
hüküm bulunmadığı takdirde, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun 
hükümlerine göre kendileri tarafından tahsil olunur. Diğer kamu kurum ve 
kuruluşları tarafından verilen ve Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gerekmeyen 
idarî para cezaları, ilgili kanunlarında özel hüküm bulunmadığı takdirde genel 
hükümlere göre tahsil olunur." 
                             MADDE 33 – 5326 sayılı Kanunun 20 nci 
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 
 
                             "(2) 
Soruşturma zamanaşımı süresi;  
                             a) 
Yüzbin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasını 
gerektiren kabahatlerde beş, 
                             b) 
Ellibin Türk Lirası veya daha fazla idarî para 
cezasını gerektiren kabahatlerde dört,  
                             c) 
Ellibin Türk Lirasından az idarî para cezasını 
gerektiren kabahatlerde üç, 
                             
yıldır."  
                             MADDE 34 – 5326 sayılı Kanunun 27 nci 
maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki 
fıkralar eklenmiştir.  
                             "(5) 
İdarî yaptırım kararının mahkeme tarafından verilmesi halinde, bu karara karşı 
ancak itiraz yoluna gidilebilir.  
                             (6) 
Soruşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî 
yaptırım kararı verilmesi halinde; kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz 
edildiği takdirde, idarî yaptırım kararına karşı başvuru da bu itiraz merciinde 
incelenir.  
                             (7) 
Kovuşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî 
yaptırım kararı verilmesi halinde; fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen 
beraat kararına karşı kanun yoluna gidildiği takdirde, idarî yaptırım kararına 
karşı itiraz da bu kanun yolu merciinde incelenir. 
                             (8) 
İdarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak 
idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî 
yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle 
birlikte idarî yargı merciinde görülür." 
                             MADDE 35 – 5326 sayılı Kanunun 28 inci maddesine sekizinci fıkradan 
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkra numarası buna göre 
teselsül ettirilmiştir.  
                             "(9) 
İdarî para cezasının alt ve üst sınırının kanunda gösterildiği kabahatler 
dolayısıyla verilmiş idarî para cezasına karşı başvuruda bulunulması halinde, 
mahkeme idarî para cezasının miktarında değişiklik yaparak da başvurunun 
kabulüne karar verebilir." 
                             MADDE 36 – 5326 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinde yer alan "Bu 
Kanunda" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve 1 Haziran 2005 tarihinden sonra 
yürürlüğe giren diğer kanunlardaki idarî para cezaları ile ilgili olarak" 
ibaresi eklenmiştir. 
                             MADDE 37 – 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adlî Sicil Kanununun 8 
inci maddesinin birinci fıkrasına "kaymakamlıklarca" ibaresinden sonra gelmek 
üzere "yurt dışında elçilik ve konsolosluklarca" ibaresi eklenmiştir. 
 
                             MADDE 38 – 5352 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinden sonra gelmek 
üzere aşağıdaki 13/A maddesi eklenmiştir. 
                             
"Yasaklanmış hakların geri verilmesi 
                             MADDE 
13/A – (1) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan 
dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının 
giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. 
Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları 
saklı kalmak kaydıyla,  
                             a) 
Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir 
sürenin geçmiş olması, 
                             b) 
Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli 
olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması, 
                             
gerekir.  
                              (2) Mahkûm olunan cezanın infazına genel af 
veya etkin pişmanlık dışında başka bir hukukî nedenle son verilmiş olması 
halinde, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilmesi için, hükmün 
kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmesi 
gerekir. Ancak, bu süre kişinin mahkûm olduğu hapis cezasına üç yıl eklenmek 
suretiyle bulunacak süreden az olamaz.  
                             (3) 
Yasaklanmış hakların geri verilmesi için, hükümlünün veya vekilinin talebi 
üzerine, hükmü veren mahkemenin veya hükümlünün ikametgâhının bulunduğu yerdeki 
aynı derecedeki mahkemenin karar vermesi gerekir.  
                             (4) 
Mahkeme bu husustaki kararını, dosya üzerinde inceleme yaparak ya da Cumhuriyet savcısını ve hükümlüyü dinlemek suretiyle 
verebilir.  
                             (5) 
Yasaklanmış hakların geri verilmesi talebi üzerine mahkemenin verdiği karara 
karşı, hükümle ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen kanun yoluna 
başvurulabilir.  
                             (6) 
Yasaklanmış hakların geri verilmesine ilişkin karar, kesinleşmesi halinde, adlî 
sicil arşivine kaydedilir.  
                             (7) 
Yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna başvurulması nedeniyle oluşan bütün 
masraflar hükümlü tarafından karşılanır." 
                             MADDE 39 – 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 19 
uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.  
                             "MADDE 
19 – (1) Çocuğa yüklenen suçtan dolayı Ceza Muhakemesi Kanunundaki koşulların 
varlığı halinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilir. 
Ancak, bu kişiler açısından erteleme süresi üç yıldır." 
                             MADDE 40 – 5395 sayılı Kanunun 23 üncü maddesi aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir. 
                             "MADDE 
23 – (1) Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda, Ceza 
Muhakemesi Kanunundaki koşulların varlığı halinde, mahkemece hükmün 
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Ancak, bu kişiler açısından 
denetim süresi üç yıldır." 
                             MADDE 41 – 5395 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi aşağıdaki şekilde 
değiştirilmiştir.  
                             "MADDE 
24 – (1) Ceza Muhakemesi Kanununun uzlaşmaya ilişkin hükümleri suça sürüklenen 
çocuklar bakımından da uygulanır." 
                             MADDE 42 – 3/7/2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve 
Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununun 5 inci maddesine aşağıdaki 
fıkra eklenmiştir. 
                             "(2) 
Denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğü tarafından yapılan 
çağrılara veya hazırlanan denetim planına uyarıya rağmen uyulmaması, denetimli 
serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülük ihlali sayılır." 
                             MADDE 43 – 5402 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının 
(c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 
                             "c) 
Kanunlarla öngörülen denetimli serbestlik tedbirine ilişkin görevleri 
yapmak." 
                             MADDE 44 – 5402 sayılı Kanunun 14 üncü 
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. 
                             "(2) 
Kamu yararına çalışma yaptırımının infazında 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı 
Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri uygulanmaz." 
                             MADDE 45 – 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Kanunun 73 üncü 
maddesinin sekizinci fıkrası ile 227 nci maddesinin 
üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. 
                             GEÇİCİ MADDE 1 – Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hükme 
bağlanmış olmakla beraber henüz kesinleşmemiş olan dosyalarda, uzlaşma 
kapsamının genişlediğinden bahisle bozma kararı verilemez. 
 
                             MADDE 46 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. 
 
                             MADDE 47 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu 
yürütür. 
                18/12/2006 
 |