| 
    
                22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 39 uncu maddesi 
gereğince, iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan 
her türlü işçinin asgari ücretini tespit etmekle görevli Asgari Ücret Tespit 
Komisyonu, 29/11/2005 tarihinde başladığı çalışmalarını 21/12/2005 tarihine 
kadar sürdürmüş ve yaptığı dört toplantı sonucunda; 
                 1) Milli seviyede tek asgari ücret 
tespitine oybirliğiyle, 
                 2) 16 yaşını doldurmuş işçilerin 
bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin 1/1/2006-31/12/2006 
tarihleri arasında 17,70 (onyediyetmiş) Yeni Türk 
Lirası olarak tespitine, işçi temsilcilerinin muhalefetine karşılık 
oyçokluğuyla, 
 3) 16 yaşını doldurmamış işçilerin 
bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin 1/1/2006-31/12/2006 
tarihleri arasında 15.00 (onbeş) Yeni Türk Lirası 
olarak tespitine, işçi temsilcilerinin muhalefetine karşılık 
oyçokluğuyla, 
                 4) İş bu Kararın, 4857 sayılı Kanunun 39 uncu 
maddesine dayanılarak hazırlanan Asgari Ücret Yönetmeliği'nin 11 inci 
maddesi gereğince Resmî Gazete'de yayımlanmasına 
oybirliğiyle,  
                 karar 
verilmiştir. 
GEREKÇE 
Asgari ücret, bilindiği gibi 
ödenmesi zorunlu olan en az ücrettir. 
                 Asgari ücretin belirlenmesini 
düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca, asgari ücret, pazarlık ücreti 
değildir. 
 Asgari ücretin belirlenmesi 
sırasında, Komisyonumuz, bu çerçevede bir karar alınması için çalışmış, 
işçilerin geçim şartları ve 2006 yılı enflasyon hedefi gibi faktörleri 
değerlendirmiştir. 
 İşte bu çerçevede hareket eden 
Komisyonumuz; 16 yaşını doldurmuş işçiler için, 1/1/2006-31/12/2006 tarihleri 
arasında uygulanmak üzere günlük asgari ücreti 17,70 (onyediyetmiş) Yeni Türk Lirası olarak 
belirlemiştir. 
16 yaşını doldurmamış işçiler için, 
1/1/2006-31/12/2006 tarihleri arasında uygulanmak üzere günlük asgari ücretin 
15,00 (onbeş) Yeni Türk Lirası olarak belirlenmesi 
Komisyonca kabul edilmiştir. 
                Asgari Ücret Yönetmeliği'nin 11 
inci maddesi gereğince, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nca belirlenen asgari 
ücretler, Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihi izleyen ayın ilk gününden itibaren 
yürürlüğe girecektir. 
                  
İŞÇİ 
TEMSİLCİLERİNİN KARŞI OY GEREKÇESİ 
Ücretlerin asgari sınırının 
belirlenmesinin temelinde, iş sözleşmesi ile çalışan ve iş yasasının kapsamında 
olan veya olmayan, her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının 
düzenlenmesi gereği bulunmaktadır. 
Ücret geliri elde edenler toplumun 
büyük bir çoğunluğunu oluşturmaktadır. Ücret, her toplumun ekonomik ve sosyal yaşamında önem 
taşıyan bir unsurdur. Ancak asgari ücret, üretim faktörü olarak emeğin 
karşılığı olmanın ötesinde, insanın yaşaması, varlığını sürdürmesi, insan 
onurunun gerektirdiği yaşama düzeyini sağlaması gereken 
gelirdir. 
Temel insan haklarının güvencesi 
altında bir "sosyal hak" niteliğinde kabul edilen asgari ücret, sosyal açıdan 
taşıdığı anlam ve önem göz önünde bulundurularak, belirlenmesi salt piyasa 
kurallarına bırakılmayacak değerdedir. Asgari ücret uygulamasının temel nedeni, 
emek sömürüsünü önlemektir. Düşük ücret temelinde sürdürülecek bir haksız 
rekabet ortamını ortadan kaldırmaktır. 
Yaygın işsizlik ortamında, 
belirlenen asgari ücretin altında çalışmaya hazır insanların bulunması ve 
çalıştırılması, çaresiz durumda olanların durumundan yararlanarak tek taraflı 
çalışma koşullarının dayatılması kabul edilemez bir davranıştır. İnsani 
değildir, gayri ahlakidir. Sosyal hukuk devleti ilkesinin ayaklar altına 
alınmasıdır. 
Asgari ücretin "sosyal ücret" 
kavramına yaraşır, insanca yaşama düzeyini sağlayacak, gelir dağılımındaki 
adaletsizliği ve yoksulluğu bir ölçüde azaltacak, işsizliğin sürekli etkilediği 
işgücü arz ve talebi arasındaki dengesizlik nedeniyle çalışanların istismarını 
önleyecek düzeyde belirlenebilmesi asgari ücret belirleme çalışmalarının temeli 
olmalıdır. 
Türkiye’de bazı kesimlerin, 
demokrasinin, işçi hak ve özgürlüklerinin, sosyal koruma uygulamalarının 
olmadığı, tartışma konusu edildiği ülkelerde uygulanan ücret politikalarını, 
asgari ücret düzeyini ve uygulamalarını örnek ve temel alan yaklaşımlarını 
benimsemek mümkün değildir. 
Türkiye'nin, rekabet şartlarını 
düşük ücret politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir anlayışı egemen kılarak 
Avrupa Birliği'ne üye olması mümkün değildir. Bugün ülkemizdeki asgari ücret 
düzeyi çoğu AB üyesi ülkelerde geçerli olanın çok 
gerisindedir. 
İşsizlik, ülkemizin ekonomik ve 
sosyal gündeminde ağırlıklı olarak yer alan yakıcı bir sorundur. İşsizlik, 
yoksulluğun ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin temel sebeplerinden birisidir. 
Hükümetler, insan onuruna yaraşır iş olanaklarının yaratılması için çaba 
göstermek durumundadır. Özel sektörün yaratacağı iş imkanları da bu nitelikte, 
yani Uluslararası Çalışma Teşkilatı'nın "insana yaraşır iş" kapsamında olması 
gerekmektedir. 
Türkiye'de bazı kesimlerin, 
yatırımların, istihdamı artırmanın önündeki engel olarak işgücü maliyetinin 
yüksekliğini ileri sürmesi ve bu kapsamda asgari ücret artışını sınırlandırmak 
istemesi yönündeki talepleri, ülke gerçekleriyle, geçmişte yaşanan deneyimle, 
bilimsel doğrularla bağdaşmamaktadır. 
Ülkede yeni yatırım ve iş 
imkanlarının önündeki engel, ücretler ve işgücü maliyeti değildir. Asgari ücret 
ise hiç değildir. Merkez Bankası İktisadi Yönelim Anketi'nin sonucuna göre; 
yatırım harcamalarını kısıtlayan faktörler arasında işgücü maliyeti, neredeyse 
ihmal edilir orandadır. 
Asgari Ücret Yönetmeliği, asgari 
ücreti "İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin 
gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün 
fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret" biçiminde 
tanımlamaktadır. 
Anayasanın 55'inci maddesinde 
yapılan değişiklik sonucu, asgari ücretin tespitinde "ülkenin ekonomik durumunun 
yanında çalışanların geçim şartlarının da" göz önünde bulundurulması gereğine 
işaret edilmektedir. TÜRK-İŞ Araştırma Merkezi'nin hesapladığı açlık ve 
yoksulluk sınırı verileri, ülkemizdeki geçim şartlarını ortaya koyan önemli bir 
göstergedir. 
Bilimsel, objektif ve güvenilir 
veriler esas alınarak tespit yapılması yerine, asgari ücret pazarlık konusu 
edilmiş ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun, perakende fiyatları kullanarak, 
üstelik sadece tek işçi için belirlediği ve net olarak işçinin eline geçmesi gereken tutar bile, kabul edilmek bir yana, daha da 
aşağıya çekilmiş ve brüt olarak açıklanmıştır. 
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'nun tek işçi için hesapladığı tutar Aralık 2005 
itibariyle net 508,19 YTL'dır. Ancak 
işveren-hükümet kesimi asgari ücreti net 380,46 YTL olarak kabul ve ilan 
etmiştir. 
2006 yılında brüt 531.- YTL olarak 
uygulanacak asgari ücretten sosyal sigorta işçi primi, gelir vergisi, işsizlik 
sigortası gibi ödemeler için yüzde 28,4 oranında kesinti yapılacaktır. Asgari 
ücretli bir çalışan 2006 yılında ayda 67,70 ve yılda yaklaşık 812,40 YTL gelir 
vergisi ödemek durumunda kalmaktadır. Asgari ücretli bir işçinin SSK primi için 
ödeyeceği tutar ise ayda 78,34 YTL olmuştur. 
Asgari ücret seviyesinde gelir elde 
eden işçiden yapılan kesintilerin makul bir oranda olmasını işçi kesimi olarak 
yıllardır savunuyoruz. Türkiye, ücretten yapılan kesintilerin yüksekliği 
bakımından OECD üyesi ülkeler arasında başta gelmektedir. Bugün ücretliler 
üzerinde taşınmaz boyutlarda vergi yükü bulunmaktadır. Aynı şekilde, sosyal 
güvenlik için kesilen prim asgari ücretli için yüksektir ve mutlaka devletin, 
sosyal devlet olma gereğinin bir sonucu olarak, katkısı 
gerekmektedir. 
Ülkemizde, istihdam vergisine 
dönüşen ücretler üzerindeki ilave yükler düşürülmeli ve AB ülkeleri düzeyine 
getirilmelidir. Hükümet, asgari ücretten vergi alınmaması yönünde sosyal 
kesimler arasında oluşan görüş birliğini dikkate alarak bu konuda yeni bir 
düzenlemeyi yapmak yerine, sermaye kesiminin vergi yükünü daha da düşüren 
düzenlemeler yapmaktadır. 
Türkiye'de kayıtdışı ekonomi ve ona bağlı olarak yaygınlık kazanan 
kayıtdışı istihdam önemli bir sorun olarak 
gündemdedir. Kayıtdışı istihdamın yaygınlığı, sosyal 
hukuk devleti uygulamalarının ve sendikal örgütlenmenin önündeki en önemli 
engellerden birisidir. Kayıtdışı istihdamla mücadele 
tüm sosyal taraflar ile kamu kurum ve kuruluşlarının başta gelen görev ve 
sorumluluğudur. 
Kurallara dayalı ekonomik yapının 
egemen kılınması ve geliştirilmiş olan kuralların, kurumlar tarafından özenle 
uygulanması yerine kayıtdışı  istihdam yaygınlaştırılmakta ve bu durum, 
kurallara uygun davrananlar aleyhine, haksız rekabete yol 
açmaktadır. 
                Türkiye'de kayıtdışı istihdamın ülke ekonomisine maliyeti fazladır. 
Asgari ücret temel alınarak yaptığımız bir hesaplama, kayıtdışı istihdam nedeniyle alınamayan sosyal sigorta ve 
vergi kaybının boyutunu ortaya koymaktadır. İşçi kesimi, kaçak ve kayıtdışı istihdamla mücadeleye büyük önem vermektedir. Bu konuda tüm 
sosyal tarafların katılımıyla bir "ulusal eylem planı" hazırlanmasını ve 
kayıtdışı istihdama yönelik mücadelenin çok yönlü bir 
bütünsellik içinde sürekli olması gereğini savunmaktadır. 
 Kayıtdışı 
istihdamla bütünsel bir yaklaşım içinde mücadele etmek yerine, kayıtdışı istihdama neden olmasın yaklaşımıyla asgari ücreti 
düşük belirlemek, sorunu temelden çözecek politikaların uygulanması yerine 
durumu meşrulaştırmak anlamındadır. 
Asgari ücret tespitinde, işçilerin 
ailesiyle birlikte değerlendirilmesi gereğini dikkate almayan yaklaşım hatalı 
olmuştur. Ülkemizdeki işçi ailelerinin çoğunda, bakıma muhtaç yaşlılar ile küçük 
yaştaki çocuklar bulunmakta ve çok sayıdaki işçinin ücreti, iktisaden faal olmayan bu nüfus tarafından paylaşılmaktadır. 
Diğer bir ifadeyle, ülkemizde aile bağımlılığı, sosyolojik bir olgudur. Bu 
bakımdan, asgari ücretin tespitinde, sadece işçinin göz önünde bulundurulması 
ülke gerçeklerine aykırı düşmektedir. 
İşçinin ailesinin hesaplamalarda 
dikkate alınmaması sonucu asgari ücret eksik ve yetersiz olarak belirlenirken, bu tutardan ayrıca 
kesinti yapılması nedeniyle asgari ücret "sefalet ücreti"ne 
dönüşmektedir. Sosyal dışlanmanın ortadan kaldırılması çalışmaları kapsamında 
"aile yardımı" uygulaması artık ülkemizde de gündeme 
gelmelidir. 
Asgari ücret ile en düşük kamu 
çalışanı maaşı arasında yapılacak kıyaslama, bu alanda yıllardır sürdürülen 
haksız ve yanlış uygulamaları ortaya koymaktadır. En düşük kamu çalışanı maaşı 
Ocak 2006'da 611.- YTL ve Temmuz 2006'da 665.-YTL olmaktadır. Hükümetin, "düşük 
ücrete yüksek zam ilkesi" çerçevesinde en düşük kamu çalışanına 2006 yılı için 
uygulayacağı zam oranı yüzde 19,5 oranında olmuştur. 
                 Asgari ücretin düzeyi dikkate 
alındığında yapılan artış fazla bir anlam taşımamaktadır. Asgari ücretin tespiti 
çalışmalarında sunulan raporlarla, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun 
olumlu olduğu, Devletin resmi verileri ve raporlarıyla ifade edilmiştir. Ancak, 
ekonominin kriz döneminde asgari ücretle çalışanlardan istenen fedakarlığın 
devam etmesi istenmektedir. 
Çalışanlar, ya işsiz kalmak ya da düşük ücrete 
razı olmak ikilemi ile karşı karşıya bırakılmaktadır. 
 İşçi kesimi temsilcileri olarak 
Komisyon çalışmalarında asgari ücretin; 
• İşçi ve ailesinin günün ekonomik 
ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla 
bağdaşacak bir düzeyde; 
                 • Belirlenen tutarın işçinin eline 
net geçecek biçimde; 
• Ulusal düzeyde, sanayi/tarım ve 
yaş, cinsiyet ayırımı yapılmadan; 
                 • İşçinin satın alma gücünün 
ileriye dönük olarak korunabilmesi için gerekli bir iyileştirmenin ayrıca ilave 
edilerek; 
                 • Adil gelir dağılımını sağlamaya 
yönelik olarak refahtan pay içerecek; 
  Biçimde hesaplanması gereğini 
savunduk, savunmaya devam ediyoruz. 
Savunduğumuz bu görüşlerin büyük 
bir bölümü Komisyon çalışmalarında dikkate alınmamıştır. Bunun sonucu, 
belirlenen asgari ücret düzeyi yetersiz ve ülkenin bugünkü koşullarında "insan 
onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi” sağlamaktan uzak 
kalmıştır. 
 Asgari ücretin belirlenmesi 
çalışmalarında Komisyon iradesi belirleyici olmamıştır. Bir başka ifadesiyle, 
Hükümet tarafından önceden belirlenmiş asgari ücret düzeyi ilan 
edilmiştir. 
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun işveren-hükümet 
kesimi temsilcilerinin oy çoğunluğuyla belirlenen asgari ücrete, gerek 
miktar ve gerek belirleme yöntemi açısından katılmadığımızdan, işçi kesimi 
olarak muhalif kalıyoruz.  |