28.12.2004 Tarih ve 2004/2 Sayılı Asgari Ücret Tespit Komisyonu Kararı
22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 39 uncu maddesi gereğince, iş
sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü
işçinin asgari ücretini tespit etmekle görevli Asgari Ücret Tespit Komisyonu,
18/11/2004 tarihinde başladığı çalışmalarını 28/12/2004 tarihine kadar sürdürmüş
ve yaptığı dört toplantı sonucunda;
1) Milli seviyede tek asgari ücret tespitine
oybirliğiyle,
2) 16 yaşını doldurmuş işçilerin bir
günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin 1/1/2005-31/12/2005
tarihleri arasında 16,29 (onaltıyirmidokuz) Yeni Türk Lirası olarak
tespitine, işçi temsilcilerinin muhalefetine karşılık
oyçokluğuyla,
3) 16 yaşını doldurmamış işçilerin bir
günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin 1/1/2005-31/12/2005
tarihleri arasında 13,86 (onüçseksenaltı) Yeni Türk Lirası olarak
tespitine, işçi temsilcilerinin muhalefetine karşılık
oyçokluğuyla,
4) İş bu Kararın, 4857 sayılı Kanunun 39 uncu
maddesine dayanılarak hazırlanan Asgari Ücret Yönetmeliği'nin 11 inci maddesi
gereğince Resmî Gazete'de yayımlanmasına oybirliğiyle,
karar verilmiştir.
GEREKÇE
Asgari ücret, bilindiği gibi ödenmesi zorunlu
olan en az ücrettir.
Asgari ücretin belirlenmesi sırasında,
Komisyonumuz, bu çerçevede bir karar alınması için çalışmış, işçilerin geçim
şartları ve 2005 yılı enflasyon hedefi gibi faktörleri
değerlendirmiştir.
İşte bu çerçevede hareket eden Komisyonumuz;
16 yaşını doldurmuş işçiler için, 1/1/2005-31/12/2005 tarihleri arasında
uygulanmak üzere günlük asgari ücreti 16,29 (onaltıyirmidokuz) Yeni Türk Lirası
olarak belirlemiştir.
16 yaşını doldurmamış işçiler için,
1/1/2005-31/12/2005 tarihleri arasında uygulanmak üzere günlük asgari ücretin
13,86 (onüçseksenaltı) Yeni Türk Lirası olarak belirlenmesi Komisyonca kabul
edilmiştir.
Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 11 inci maddesi
gereğince, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nca belirlenen asgari ücretler, Resmi
Gazete'de yayımlandığı tarihi izleyen ayın ilk gününden itibaren yürürlüğe
girecektir.
İŞÇİ TEMSİLCİLERİNİN KARŞI OY GEREKÇESİ
İnsanın, insan olma özelliğinden dolayı sahip
olduğu temel haklara kavuşması ve kendi onuruna sahip çıkması uzun mücadeleler
gerektirmiş, bu çerçevede, kendileri ve aileleri için insanca bir yaşam düzeyi
sağlayacak bir ücret düzeni sağlanması uluslararası sözleşmeler ile güvence
altına alınmıştır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasasının
girişinde de, evrensel ve kalıcı barışın ancak sosyal adalet temeline dayalı
olması nedeniyle, içinde yoksulluk ve yoksunluk bulunan çalışma şartlarının
iyileştirilmesi gereğine işaret edilmektedir.
Avrupa Birliği (AB), insan haklarının ve temel
özgürlüklerinin gözetilmesi ve daha ileri düzeyde gerçekleştirilmesi yoluyla
sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması olduğunu göz önüne alarak Avrupa Sosyal
Şartı'nı imzalamış ve "tüm çalışanların, kendilerine ve ailelerine yeterli bir
yaşam düzeyi sağlamak için adil ücret alma hakkı" bulunduğunu kabul
etmiştir.
T.C. Anayasası'nın "Ücrette Adalet Sağlanması"
başlıklı 55'inci maddesinde "ücret emeğin karşılığıdır" denilmekte ve devlete
"çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer
sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma" görevi
vermektedir. Ayrıca, asgari ücretin tespitinde "çalışanların geçim şartları ile
ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur" denilerek; insanın yaşaması,
varlığını sürdürmesi için gerekli asgari gelirin sağlanması gereği
vurgulanmaktadır.
Asgari Ücret Yönetmeliği, asgari ücreti
"İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda,
konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün
fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret" biçiminde
tanımlamaktadır.
Asgari ücret, çalışanların ekonomik ve sosyal
durumlarının düzenlenmesine yönelik etkin bir sosyal politika aracıdır. Asgari
ücretin belirlenmesi çalışmalarında, çalışanların düşük ücretlere karşı
korunması ve çağdaş bir toplum içinde yaşayan işçinin, ailesi ile birlikte
olağan ihtiyaçlarının karşılanması esastır.
Ancak, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun oy
çokluğu ile belirlenen asgari ücret, işçinin ailesiyle birlikte geçimini
sağlayacak yeterlilikte olmamıştır. İnsanca bir yaşama düzeyi sağlamaktan uzak
"yoksulluk ücreti" düzeyindedir.
2005 yılında uygulanacak asgari ücretin
belirlenmesi çalışmalarında göz önünde tutulması gereken temel husus,
çalışanların karşı karşıya bulundukları geçim koşullarıdır.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, geçmiş
dönemlerde olduğu gibi, geçim koşullarını hesaplaması için Devlet İstatistik
Enstitüsü (DİE)'ye görev vermiş ve DİE tek işçi için bu tutarı Aralık 2004
itibariyle net 422.059.064.- lira olarak tespit etmiştir.
Asgari ücret pazarlık ücreti
değildir.
Ancak 2005 yılının başında
yürürlüğe girecek asgari ücret - önceki yıllarda olduğu gibi-işveren ve hükümet tarafından yine pazarlık konusu
yapılmıştır, daha da aşağıya çekilmiştir. Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından
net 422.- YTL olarak hesaplanmasına karşılık asgari ücret net 350.- YTL olarak
ilan edilmiştir.
Komisyonun işveren-hükümet oy çoğunluğu,
devletin resmi rakamlarına itibar etmek yerine "ülkenin içinde bulunduğu
ekonomik durum" gerekçe gösterilerek çok daha düşük bir asgari ücret tutarını
kabul ve ilan etmiştir. Böylece asgari ücret, tespit edildiği andan itibaren
yetersiz, çelişkili ve tutarsız olmaktadır.
Asgari ücret ile en düşük kamu çalışanının
maaşı arasında yapılacak kıyaslama, bu alanda yıllardır sürdürülen haksız ve
yanlış uygulamaları ortaya koymaktadır.
Maliye Bakanlığı'nın verilerine göre, en düşük
devlet memuru maaşı Ocak 2005'den geçerli olmak üzere net 509,49 YTL olmaktadır.
Bu tutarın asgari ücretin belirlenmesi çalışmalarında dikkate alınmaması ciddi
bir çelişki olmaktadır.
Asgari ücret belirlenmesi çalışmalarında,
işveren-hükümet kesimi temsilcileri ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu
öncelikle değerlendirmiş ve fakat çalışanların içinde bulunduğu durum ve yaşama
şartları göz ardı edilmiştir.
Türkiye'de rekabet şartları düşük ücret
temelinde olmamalıdır. Ekonomide istikrar, çalışan kesimlerin yoksulluğu
pahasına sürdürülemez. Asgari ücreti belirlerken "ekonomik dengeleri" ön planda
tutan yaklaşım "sosyal dengeleri" yerle bir etmekte, yoksulluğu
artırmaktadır.
İşçinin ailesinin asgari ücret
hesaplamalarında dikkate alınmaması bir eksikliktir ve ülkenin sosyal
şartlarıyla bağdaşmamaktadır.
Asgari ücret seviyesinde gelir elde eden
işçiden yapılan kesintilerin makul bir oranda olmasını işçi kesimi yıllardır
savunmaktadır. Türkiye, ücretten yapılan kesintilerin yüksekliği bakımından OECD
üyesi ülkelerin başında gelmektedir. Bugün ücretliler üzerinde taşınmaz
boyutlarda vergi yükü bulunmaktadır. Aynı şekilde, sosyal güvenlik için kesilen
prim asgari ücretli için yüksektir ve mutlaka devletin, sosyal devlet olma
gereğinin bir sonucu olarak, katkısı gerekmektedir. İşgücü maliyetindeki artış,
diğer şartlarla birlikte kayıtdışı istihdamın yaygınlaşmasına yol açmaktadır. Bu
olumsuz ve çarpık yapı asgari ücreti belirleme çalışmalarına da olumsuz
yansımaktadır.
Ülkemizde, istihdam vergisine dönüşen ücretler
üzerindeki ilave yükler elbette düşürülmeli ve AB ülkeleri düzeyine
getirilmelidir. Ancak kıyaslama yapılırken, gerek milli gelir içindeki
ücretlilerin payı ve gerek toplam satış hasılatı içinde işgücü maliyetinin
oransal ağırlığı ile ücret düzeyi de dikkate alınmalıdır.
Hükümet geçtiğimiz yıl ücretlilere özel
indirim uygulamasını, yaptığı düzenleme ile ortadan kaldırmış ve çalışana
yaklaşımını ortaya koymuştur. Asgari ücretten vergi alınmaması yönünde sosyal
kesimler arasında görüş birliği oluşmasına rağmen bu konuda bir düzenleme
yapılmamış, çalışanların vergi yükü azaltılmamış ve fakat 155 milyar lirayı aşan
gelire uygulanan vergi oranını 5 puan indirmek doğrultusunda yasa tasarısı
hazırlamıştır.
TÜRK-İŞ asgari ücretin belirlenmesi
çalışmalarında bazı temel ilkelerin çıkış noktası yapılması gerçeğini savunmuş
ve bunu ilk toplantıda kamuoyuna açıklamıştır. İşçi kesimi asgari
ücretin:
• Anayasa'da yer alan "geçim şartları" dikkate
alınarak belirlenmesi;
• işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal
koşullarına göre insanca yaşamasını
mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir düzeyde
olması;
• işçinin ve ailesinin harcama kalıbının esas
alınması ve hesaplamalarda Devlet
İstatistik Enstitüsü verilerinin
kullanılması;
• belirlenen tutarın işçinin eline net
geçmesinin sağlanması;
• sanayi/tarım ve yaş, cinsiyet ayırımı
yapılmadan ulusal düzeyde tek olması;
• işçilerin arasında nitelik, kıdem, işin
mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele
alınması, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret olarak kabul
edilmesi;
• işçinin satın alma gücünün ileriye dönük
olarak korunabilmesi için gerekli bir iyileştirmenin ayrıca ilave
edilmesi;
• en düşük devlet memuru maaşının dikkate
alınması;
• adil gelir dağılımını sağlamaya yönelik
olarak refahtan pay içermesi;
gereğini çalışmalarında ileri sürmüş ve
görüşünü gerekçeleriyle ortaya koymuştur.
Savunduğumuz bu görüşlerin büyük bir bölümü
Komisyon çalışmalarında dikkate alınmamıştır. Bunun sonucu, belirlenen asgari
ücret düzeyi yetersiz ve ülkenin bugünkü koşullarında "insan onuruna yaraşır bir
yaşam düzeyi" sağlamaktan uzak kalmıştır.
Görülen odur ki, asgari ücret belirleme
çalışmalarına geçmiş ekonomik kriz döneminde yansıyan Uluslararası Para
Fonu-Dünya Bankası politikaları, ekonomide düzelmenin ifade edildiği dönemde de
devam ettirilmek istenmektedir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun
işveren-hükümet kesimi temsilcileri oy çoğunluğuyla belirlenen asgari ücrete,
gerek miktar ve gerek belirleme yöntemi açısından katılmadığımızdan işçi kesimi
olarak muhalif kalıyoruz.