Karar Tarihi : 28/12/2010
Karar No : 2010/1
22/5/2003
tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 39 uncu maddesi gereğince, iş sözleşmesi
ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin asgari
ücretini tespit etmekle görevli Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2/12/2010
tarihinde başladığı çalışmalarını 28/12/2010 tarihine kadar sürdürmüş ve yaptığı
dört toplantı sonucunda;
1) Milli seviyede tek asgari ücret
tespitine oybirliğiyle,
2) 16 yaşını doldurmuş işçilerin
bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin; 1/1/2011-30/6/2011 tarihleri arasında 26,55 (Yirmialtıellibeş) Türk Lirası olarak, 1/7/2011-31/12/2011
tarihleri arasında ise 27,90 (Yirmiyedidoksan) Türk
Lirası olarak tespitine, işçi temsilcilerinin muhalefetine karşılık
oyçokluğuyla,
3) 16 yaşını doldurmamış işçilerin
bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin; 1/1/2011-30/6/2011 tarihleri arasında 22,65 (Yirmiikialtmışbeş) Türk Lirası olarak, 1/7/2011-31/12/2011
tarihleri arasında ise 23,85 (Yirmiüçseksenbeş) Türk
Lirası olarak tespitine, işçi temsilcilerinin muhalefetine karşılık
oyçokluğuyla,
4) İş bu Kararın, 4857 sayılı
Kanunun 39 uncu maddesine dayanılarak hazırlanan Asgari Ücret Yönetmeliği'nin 11
inci maddesi gereğince Resmî Gazete'de yayımlanmasına
oybirliğiyle,
karar
verilmiştir.
GEREKÇE
Asgari ücret, bilindiği gibi
ödenmesi zorunlu olan en az ücrettir.
Asgari ücretin belirlenmesini
düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca, asgari ücret, pazarlık ücreti
değildir.
Asgari ücretin belirlenmesi
sırasında, Komisyonumuz, bu çerçevede bir karar alınması için çalışmış,
işçilerin geçim şartları ve 2011 yılı enflasyon hedefi gibi faktörleri
değerlendirmiştir.
İşte bu çerçevede hareket eden
Komisyonumuz; 16 yaşını doldurmuş işçiler için günlük asgari ücreti; 1/1/2011-30/6/2011 tarihleri arasında uygulanmak üzere 26,55
(Yirmialtıellibeş) Türk Lirası olarak,
1/7/2011-31/12/2011 tarihleri arasında ise 27,90 (Yirmiyedidoksan) Türk Lirası olarak
belirlemiştir.
16 yaşını doldurmamış işçiler için
günlük asgari ücretin; 1/1/2011-30/6/2011 tarihleri
arasında uygulanmak üzere 22,65 (Yirmiikialtmışbeş)
Türk Lirası olarak, 1/7/2011-31/12/2011 tarihleri arasında ise 23,85 (Yirmiüçseksenbeş) Türk Lirası olarak belirlenmesi Komisyonca
kabul edilmiştir.
Asgari Ücret Yönetmeliği'nin 11
inci maddesi gereğince, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nca belirlenen asgari
ücretler, Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihi izleyen ayın ilk gününden itibaren
yürürlüğe girecektir.
İŞÇİ
TEMSİLCİLERİNİN
ASGARİ ÜCRET
KARŞI OY GEREKÇESİ
4857 sayılı İş
Kanunu’nun 39 uncu maddesi gereğince, iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun
kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren
geçerli olacak asgari ücretini tespit etmekle görevli Asgari Ücret Tespit
Komisyonu, 2 Aralık 2010 günü başladığı çalışmalarını dört toplantı sonrası 28
Aralık 2010 günü sona erdirmiştir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun
işveren-hükümet kesimi temsilcileri, 16 yaşını doldurmuş işçilerin bir aylık
asgari ücretini 1 Ocak-30 Haziran 2011 tarihleri arasında brüt 796,50 ve net 629,95 lira, 1
Temmuz-31 Aralık 2011 tarihleri arasında ise brüt 837,00 lira ve net 658,95 lira
olarak, oy çokluğuyla belirlemiştir.
Komisyonda işçi kesimi adına görev
yapan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) temsilcileri, çoğunluk
görüşüne aşağıdaki gerekçeyle katılmamıştır:
“Asgari ücret, işçi ve ailesinin
günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak,
insanlık onuruyla bağdaşacak, bilimsel, objektif yöntemler ve güvenilir
verilerle tespit edilen taban ücretidir. Pazarlık ücreti değildir. Asgari
ücretin belirlenmesinde, diğer ücret çeşitlerinin aksine işçinin emeği değil
insan olma kimliği ön plandadır.
İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi’nde ‘Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık onuruna
uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma araçlarıyla da
tamamlanan adil ve elverişli bir ücret hakkı bulunmaktadır’ hükmü yer
almaktadır. Ücretin temel insan haklarının güvencesi altında bir sosyal hak
niteliğini taşıması, asgari ücretin kaynağını ve temelini oluşturmaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Anayasası’nın girişinde, ‘işçinin ve ailesinin yalnızca geçimini temin eden
ücret, insanca yaşamaya yeterli bir ücret değildir. Halbuki işçinin insanca yaşaması için yeterli ücrete sahip
olması gerekir’ görüşüne yer verilmiştir. Asgari ücretle ilgili olarak da
‘asgari ücret, işçiye uygun yaşama normları sağlayacak bir ücretin garanti
edilmesidir’ saptamasında bulunulmuştur.
Anayasanın ‘Ücrette Adalet
Sağlanması’ başlıklı 55 inci maddesinde ‘ücret emeğin karşılığıdır’ denilmekte
ve devlete ‘çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri
ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma’ görevi
vermektedir. Ayrıca, asgari ücretin tespitinde ‘çalışanların geçim şartları ile
ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur’ denilmektedir.
Asgari ücretin belirlenmesi
çalışmalarında göz önünde tutulması gereken temel husus, çalışanların karşı
karşıya bulundukları geçim koşullarıdır. Bu bir anayasal zorunluluktur.
Çalışanlara insan onurunun gerektirdiği yaşama düzeyini sağlamaya yetecek asgari
ücretin belirlenmesi, bu işle görevlendirilen Komisyonun gözetmesi gereken temel
ilkedir.
TÜRK-İŞ’in yirmi dört yıldan bu yana her ay düzenli olarak
hesapladığı açlık ve yoksulluk sınırı verileri, çalışanların geçim şartlarını
ortaya koyan önemli bir göstergedir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu,
geçim koşullarını hesaplaması için Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) görev
vermiştir. Aralık 2010 tarihi itibariyle TÜİK’nun
tek işçi için hesapladığı tutar net 900,09 liradır.
İşçi kesimi, TÜİK tarafından Aralık
2010 tarihi itibariyle belirlenen net tutara 2010 yılı enflasyon hedefi ile
refah payı ilavesiyle asgari ücretin belirlenmesini talep etmiştir. Ancak
devletin resmi kurumu TÜİK tarafından belirlenen tutar bile Komisyonda görev
yapan işveren-hükümet kesimi temsilcileri tarafından pazarlık konusu yapılmış ve
daha düşük belirlenerek, işçi kesiminin karşı oyuna rağmen oy çokluğuyla kabul
ve ilan edilmiştir.
Düşük belirlenen asgari ücret
tutarıyla, çalışanların aileleri ile birlikte gıda, konut (kira, elektrik, su,
yakıt), giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün
fiyatları üzerinden asgari düzeyde bile olsa, karşılaması mümkün değildir.
Çalışanlar aileleri ile birlikte, insana yakışmayan olumsuz yaşama koşullarına
terk edilmiştir.
Ekonomide geçmişte yaşanan kriz
bahane edilerek, asgari ücretli çalışanlar yine özveriye zorlanmış, sorumlusu
olmadıkları ve fakat mağduru oldukları ekonomik ve sosyal politikaların
faturasını ödemek durumunda kalmışlardır.
Oysa 2009 yılı
gelişmeleri ve 2010 yılı öngörüleri ile 2011 yılı hedef ve tahminlerine ilişkin
olarak hazırlanan ve Asgari Ücret Komisyonu’na sunulan raporlarda; küresel
krizin etkisinin alınan önlemlerle atlatıldığı, 2010 yılının ilk 9 ayı
itibariyle ekonomik büyümenin yüzde 8,9’a ulaştığı, Türkiye ekonomisindeki
durgunluğun sona erdiği, sanayi üretiminin yukarı doğru yönünü koruduğu ve
piyasa beklentilerinin üzerinde gerçekleştiği, enflasyonun hedefinin altında
gerçekleştiği, para politikasının etkilediği enflasyonun aşağıya doğru eğilimini
devam ettirdiği, ihracatta yaşanan düşüşün 2010 yılında yerini tekrardan artışa
bıraktığı, cari işlemler açığının finansmanında sıkıntı olmadığı, istihdamın
arttığı ve Türkiye genelinde işsizlik oranının gerilediği, Türkiye’nin krizden
sonra en hızla toparlanan ülkelerden birisi olduğu, kamu maliyesinde sağlam
yapının olduğu, kamu maliyesinde hedeflenenden daha iyi performans elde
edildiği, vergi gelirlerinin canlanmanın etkisiyle artma eğilimine girdiği,
bütçede 2010 yılında sağlanan iyileşmenin 2011 yılında da sürmesinin beklendiği,
kamu kesimi borçlanma gereğinin GSYH’ye oranının
gerilediği, faiz indirimlerine paralel olarak borçlanma yıllık bileşik faiz
oranının gerilediği, Türkiye’nin başarılı kriz yönetiminin uluslar arası
piyasaların ülkemize yönelik risk algılamasının olumlu olmasını sağladığı
görüşlerine yer verilmiş, ekonomide sağlanan bu ve benzeri olumlu gelişmeler
sıralanmıştır.
Ülkenin ekonomik durumunda
gerçekleştiği ifade edilen bu olumlu gelişmeler ‘bir vatandaş olarak’ işçileri
memnun etmiştir. Ancak işçi kesimi bu olumlu gelişmelerin günlük yaşantısına,
gelirine yansımasını beklemekte ve talep etmektedir. Ancak bu haklı ve makul
istek 2011 yılı asgari ücretinin yeniden belirlenmesi çalışmalarında
işveren-hükümet kesimi tarafından dikkate alınmamıştır. Türkiye’nin, rekabet
şartlarını düşük ücret politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir anlayışı egemen
kılarak ekonomik ve sosyal kalkınmasını sağlaması yönündeki anlayış Komisyon
çalışmalarına yine egemen olmuştur.
Türkiye, demokrasinin, işçi hak ve
özgürlüklerinin, sosyal koruma uygulamalarının olmadığı, tartışma konusu
edildiği ülkelerde uygulanan ücret politikalarını, asgari ücret düzeyini emsal
alan yaklaşımları benimseyen bir ülke olmamalıdır.
Asgari ücret ile en düşük kamu
çalışanı maaşı arasında yapılacak kıyaslama, bu alanda yıllardır sürdürülen
haksız ve yanlış uygulamaları ortaya koymaktadır. Aralık 2003 itibariyle en
düşük memur maaşı ile asgari ücret arasındaki fark 208 lira iken günümüzde 701
liraya ulaşmıştır.
Yapılacak artışlar sonucunda; 2010
yılı Aralık ayında aile yardımı ödeneği dahil en düşük
devlet memurunun 1.300 lira olan net maaşı 2011 yılı Ocak ayında 1.454 liraya,
Temmuz ayında ise 1.532 liraya yükselecektir. Komisyonun işveren-hükümet kesimi
temsilcilerince belirlenen asgari ücret bu fiili durumu dikkate almamıştır.
Asgari ücretin tanımında,
‘...zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya
yetecek’ ifadesi yer almaktadır. TÜİK tarafından belirlenen asgari ücret
tutarının net olarak ilan edilmesi bir yana, asgari ücretten gelir vergisi,
sigorta işçi payı, zorunlu tasarruf vb. kesintiler yapılmaktadır. Zaten düşük
belirlenen asgari ücretten yine kesinti yapılmaktadır. Böylece asgari ücret,
tespit edildiği andan itibaren yetersiz, çelişkili ve tutarsız
olmaktadır.
Bugün ücretliler üzerinde taşınmaz
boyutlarda vergi yükü bulunmaktadır. Aynı şekilde, sosyal güvenlik için kesilen
prim asgari ücretli için yüksektir ve mutlaka devletin, sosyal devlet olma
gereğinin bir sonucu olarak, katkısı gerekmektedir.
Asgari Ücret, bir anlamda ülkede
uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikaların önemli bir göstergesi,
siyasal iktidarın çalışanlara yaklaşımının yansıması niteliğindedir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu
çalışmalarında işçi kesimi olarak;
•
Anayasa’da yer alan “geçim şartları” yaklaşımının dikkate
alınmasını;
•
İşçinin ailesi ile birlikte günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre
insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir tutarın esas
olmasını;
•
İşçinin ve ailesinin harcama kalıbının esas alınması ve hesaplamalarda
Türkiye İstatistik Kurumu verilerinin kullanılmasını;
•
Bilimsel verilerle hesaplanan net tutarın işçinin eline geçmesinin
sağlanmasını;
•
Sanayi/tarım ve yaş, cinsiyet ayırımı yapılmadan ulusal düzeyde tek
olmasını;
•
İşçilerin arasında nitelik, kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı
değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele alınmasını, ekonomik ölçülerin
ötesinde sosyal bir ücret olarak kabul edilmesini;
•
İşçinin satın alma gücünün ileriye dönük olarak korunabilmesi için
gerekli bir iyileştirmenin ayrıca ilave edilmesini;
•
Belirleme yapılırken en düşük devlet memuru maaşının dikkate
alınmasını;
•
Gelir dağılımında adaleti sağlamaya yönelik olarak ayrıca refahtan pay
içermesini,
talep
ettik ve savunduk.
Savunduğumuz bu görüşlerin büyük
bir bölümü Komisyon çalışmalarında dikkate alınmamıştır. Bunun sonucu,
belirlenen asgari ücret düzeyi yetersiz ve ülkenin bugünkü koşullarında “insan
onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi” sağlamaktan yine uzak kalmıştır.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun
işveren-hükümet kesimi temsilcilerinin oy çoğunluğuyla belirlenen asgari ücrete,
gerek miktar ve gerek belirleme yöntemi açısından yukarıda sıraladığımız
gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz ve işçi kesimi olarak muhalif
kalıyoruz.”
|